Unutulmuş düşler – Stefan Zweıg
Denize nazır köşk. Ağaçlarla kaplı sakin yollar, ciğerlere dolan yoğun tuzlu deniz havası, portakal ağaçları arasında gezinen hafif bir meltem, ara sıra sanki itinalı parmakların...
Denize nazır köşk. Ağaçlarla kaplı sakin yollar, ciğerlere dolan yoğun tuzlu deniz havası, portakal ağaçları arasında gezinen hafif bir meltem, ara sıra sanki itinalı parmakların...
Ben biliyorum milyonlarca kişi ”söyleyemediği” ve ”yapamadığı” şeyler için mutsuz bu yeryüzünde. Ve milyonlarca kişi kendilerine ”söylenmeyenler” ve ”yapılmayanlar” yüzünden mutsuz edilmiş durumda. İstediklerimizi neden...
‘‘Öylesine yaşamaktansa, işi bitince ölmeli insan. Ölümü beklememeli. Hele öldüğünü bile bile beklemek en kötüsü” Bu kitabı üniversite yıllarında keşfetmiştim. Türkiye’ye yeni gelmiş, önüme çıkan...
”Yalnızlık insanın dış kabuğunu kalınlaştırıyor, dünyadan gizlenen iç ise zayıf ve kırılgan kalıyor” Bilen bilir, İnci Aral benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Okuduğum her kitabında...
”Kimim ben? Hala bir geleceğe sahip miyim? Bana söylenmiş son güzel sözcükler hangileri? Kimdim daha önce?” İnci Aral’ın en zor ve en yavaş okuduğum romanı...
Yavaş yavaş senin öldüğün yaşa yaklaşıyorum… Son günlerde seni ve kalbinde olup bitenleri daha sık düşünüyorum. Belki de seni özlediğimdendir. Belki de benim de kalbim...
Kayaların üstüne denizin karşısına oturmuş, başı ellerinin arasında derin derin düşüncelere dalmıştı yine… Her zaman olduğu gibi, karşı kıyıdan gelen rüzgarlarda memleketinin kokusunu duymaya çalışıyordu....
Gün çekilirken her şey daha gerçek hale geliyor. Sıradan sözcüklerden gerçek sözcüklere, aklın saydamlığından belirsizliklere, unutkanlıklardan huzursuzluğa, uyuşukluktan aşırılığa geçiyorum. Başına buyruk gölgeme, geride bıraktığım...
”Gidiyor musunuz? Güle güle. Kapıyı iyice kapayın. Sizden üşüdüm…” Yazmak, bir dünya yaratma yolculuğudur dedirten bir kitap. Ama benim için biraz zor bir yolculuk...