Sinağrit Baba – Sait Faik Abasıyanık
”Cehennem Nişanı”nda beş sandaldık. Güzel bir ocak akşamı. Hava lodos. Denize kırmızı rengin türlüsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki yayvan, geniş, ölü dalgalar. Sandallar ağır...
”Cehennem Nişanı”nda beş sandaldık. Güzel bir ocak akşamı. Hava lodos. Denize kırmızı rengin türlüsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki yayvan, geniş, ölü dalgalar. Sandallar ağır...
Austin’in kuzeyinde bir zamanlar Smothers adında namuslu bir aile yaşıyordu. John Smothers, karısı, beş yaşınaki küçük kızları ve onun ebeveynlerinden oluşan bir aileydi. Kentin özel...
Odadan iniltili sesler geliyor yine. Yatağın içinde tek kolumun üstüne doğrulup bekledim. Kulağım karşı odadaki tekrarlayan seslerde. Deliksiz uyumuş olmanın pişmanlığı ve kızgınlığıyla kalktım. O...
Şehir, Edna’nın evinin arkasında büyümüştü ve o farkına bile varmamıştı. Her gün bahçesinde çiçeklerine bakmış; sebzelerini, biberlerini, domateslerini sulamış; kuşları beslemiş, sincapları kovalamış ve çitin...
Ratip İvan Dimitriç Çerviakov, bir gece ikinci sıra koltuklardan birine oturmuş, dürbünüyle ”Kornevil Çanları’nı izliyordu. Çerviakov izliyor ve mutluluğun doruklarına ulaştığını duyumsuyordu. Derken birden bire…...
Denize nazır köşk. Ağaçlarla kaplı sakin yollar, ciğerlere dolan yoğun tuzlu deniz havası, portakal ağaçları arasında gezinen hafif bir meltem, ara sıra sanki itinalı parmakların...
Ali gülümsemesini unutmuştu. Nişanlanmasından bir hafta sonra başladı bu düşünceli hali. İlk günler öyle sevinçliydi ki… Kuş olup uçası geliyordu. Nedense çabuk koptu kanatları. Neşesi...
Çiçekler bütün güçleriyle açmışlar, güneşin tadını haykırıyorlar. Çıldırtıcı kokuları anılarımı uyarıyor. Beni bu denli baştan çıkaran hoş kokular, ufacık arılara neler yapmaz? Çiçek sofrasına dalmış...
Sivri damın üzerinde, keskin bir koku dağıtan yaş tahtalara keseri vuruyor, bir taraftan batıya doğru inmeye başlayan güneşi gözlüyordu. Ağustosun sonuna yaklaştıkları için mal sahibi...
Ölülerle doldu evimiz. Misafirliğe gidiyor gibi, çat kapı bize geliyorlar. Bazen hoşbeşten, eski günleri andıktan sonra bir köşe bulup yerleşiyorlar. Bir şey yiyip içtikleri olmadığı...