Vizyona girdiği gün seyretmiştim, ama yazmaya ancak niyetlenebildim 🙂
Ben Nuri Bilge Ceylan’ı yeni yeni sevmeye başlayanlardanım…
Yaptığı her şeyi takip edip, anlamaya çalıştım. Anladıkça da yavaş yavaş sevmeye başladım.
Yani tıpkı onun sanatı gibi, benim de ona sevgim damla damla çoğaldı 🙂
Kış uykusuna gelince… Tek kelimeyle muhteşem bir film!
Nuri Bilge Ceylan’ın bugüne kadar çektiği bütün filmlerinde beğenmediğim, eleştirdiğim, hatta bunaldığım şeyler oldu 🙁 Ama Kış uykusu için olumsuz hiçbir şey söyleyemeyeceğim 🙂
Filmin 3 saat 20 dakika sürmesi bile bana batmadı. Tam tersine, biraz daha sürmesini istedim 🙂
Çünkü tiyatronun sinemayla kucaklaştığı muhteşem bir şölenin içinde hissettim kendimi.
Ekranda gerçek hayatın tiyatrosunu seyrederken, birden kendimi oyunun içinde buldum…
Belki de ben Rus klasiklerini çok sevdiğim için, Çehov’un kahramanlarının konuşmalarını anımsatan o uzun uzun konuşmalara hemen dahil oldum; hayatı, yaşanan gerçekleri felsefe gözlüğümü takarak çözmeye çalıştım 🙂
Her karakterde birazcık kendimden bir şeyler buldum. Zaman zaman çaresizliğe kapıldım, arada bir umutlandım.
En çok da Aydın gibi hissettim kendimi galiba 🙂
Hatta filmin sonunda kendimi, gerçeklerimle yüzleşmiş, barışmış ve sığınmak istediğim son limanımın önünde diz çökmüş, yalvarırken buldum 🙂 Bunu da sevgiyle, sevdiğim için yaptım 🙂
İşte böyle… Biraz Şekspir, çokça Çehov kokan bu filmi ben çok, çok sevdim 🙂
Çekimler zaten muhteşem. Oyuncu seçimi ve sergilenen oyunculuk bundan daha iyi olamazdı!
‘’Sinema filme alınmış tiyatrodur’’ diyor Robert Bresson 🙂 Bu film bize bunun doğru olduğunu gösteriyor 🙂
Sanattan ödün vermeden yoluna devam eden Nuri Bilge Ceylan’ı tebrik ediyorum ve böyle olduğu için de teşekkür ediyorum!
Ben bu filmi tekrar seyretmeyi düşünüyorum 🙂 Size de tavsiye ediyorum 🙂
0 Comments