2008 yılında çekilen bu filmi ben ancak seyredebildim…
Birkaç deneme yapmıştım, ama sonuna kadar ancak seyredebilme sabrını gösterebildim 🙂
Neden mi? Çünkü ben sinemada şaşırmayı, şok olmayı, köşeye sıkışıp çaresiz kalmayı, tahminler yürütmeyi ve tahminlerim tutmayınca da tekrar tekrar neden, niçin ve nasıl soruları sormayı seven bir insanım.
Tamam, kabul Nuri Bilge Ceylan basit bir hikayeyi bağırıp çağırmadan anlatma derdinde. Ama ben filmi seyrederken yer yer avazım çıktığı kadar bağırmak istedim :’’ Yeter ya! Anladık! Hadi yap artık ne yapacaksan !’’ 🙁
Yani yer yer bunaltan ve çok ağır ilerleyen bir tempoyla anlatılan hikayeler beni bunaltır.
Oysa filmin hikayesi çok güzel, dramatik yapı çok güçlü, çelişkiler de sağlam.
Tabi ben burada filmin hikayesini ve bu filmin almış olduğu ödülleri anlatmak niyetinde değilim. Filmin çok kötü olduğunu da söylemek niyetinde değilim…
Benim hoşuma giden noktaları ve beni bunaltan noktaları dile getirmeye çalışıyorum sadece.
Her zamanki gibi Nuri Bilge Ceylan görsel olarak olağanüstü bir dünya yaratmış. Yani teknik açıdan süper, ama duygusal açıdan aynı yerde tepinmeme sebep oldu.
Doğal olarak ‘’üç maymunu’’ oymayan karakterler çok zayıf. Bir kadercilik, tepkisizlik veya gerçeklerden kaçan insanların yaptığı gibi geç verilen tepkiler söz konusu.
Bir aile var ortada. Parçalanıyor sözde, ama birbirinden bir türlü kopamama halinde bile aralarında sevgi kırıntıları yakalanamıyor. Küçük bir çocuğun ölümü bile, duygu kırıntısı olmaksızın anlatılıyor veya gösteriliyor.
Aldatma sahnesinin tam olarak verilmemesi, sadece ipuçlarıyla anlatılması güzel.
Şiddet sahnelerindeki suç, suçluluk, suçlama, suçun paylaşılmaya çalışılması da çok güzel verilmiş.
Bir de filmin hikayesindeki karamsar havasına yer yer birer tutam mizah serpiştirilmesi çok hoş olmuş 🙂 Bu anlamda en çok hoşuma giden ve beni gülümseten Hacer’in cep telefonu melodisi, kullanma yerleri ve şekli 🙂
Oyunculuklara gelince…
En çok İsmail’i oynayan genç oyuncu arkadaşımızı beğendim ve sevdim. Ahmet Rıfat Şungar’ın oyunculuğu film boyunca inandırıcılığını canlı tuttu.
Ama maalesef aynı şey Hacer’i oynayan Hatice Aslan için geçerli değil. Onun performansı bana :’’ Her tiyatro kökenli oyuncu iyi bir sinema oyuncusu olamaz’’ dedirtti ne yazık ki 🙁
Yavuz Bingöl’e gelince… Bu adam beni hep şaşırtır zaten 🙂 Ele aldığı her işin hakkını vererek, ‘’işini aşkla yaparsan, sonuç böyle olur’’ dedirtiyor.
Müzikse müzik, tiyatroysa tiyatro, sinemaysa sinema… Adam oyuncu olmak için doğmuş bence 🙂
Sonuç itibarıyla ‘’Üç Maymun’’u sevdim diyebilirim. Seyrederken yer yer bunaltsa da, bir daha seyredemem bu filmi dedirtse de sevdim 🙂
Herkesin kendine göre bir öykü anlatma biçimi vardır. Nuri Bilge Ceylan öyküsünü böyle anlatmak istemiş ve o çok iyi bildiğimiz tarzıyla da çok güzel anlatmış 🙂
Ben Nuri Bilge Ceylan’ı bana fotoğraflarla sessizce hikaye anlattığı için seviyorum daha çok…
Bir gün Taksim’de onunla karşılaştığımda bunu dile getirmek istemiştim ama öyle yalnız, sessiz ve mütevazi bir havası vardı ki, rahatsız etmek istemedim J
Dilerim bir gün bir yerlerde onunla oturup, sohbet etme şansım olur 🙂
0 Comments