Ben hayatımın büyük bir kısmını, başkalarının yerine ve başkalarının adına utanarak geçirdim…
Bugün bunun büyük bir aptallık olduğunu kabul ediyorum ve herkese ilan ediyorum 🙁
Evet, ben aptalın tekiymişim…
Bulgaristan’da yaşadığım yıllarda, ilk okulda başkaları tarafından ekilmişti bu aptallık tohumları.
Bulgarca bilmediğim için kendimden utanmam sağlanmış ve süper bir netice alınmıştı.
Ben çok kısa sürede, ana dilimi tamamen unutacak kadar Bulgarcayı öğrenmiştim 🙁
Yani sadece Bulgarca okuyup ve Bulgarca yazarak, sadece Bulgarca düşünmem sağlanmıştı.
Orta okul yıllarında, toplumsal utançla tanıştırıldım…
Osmanlı tarihini okurken, sınıftaki tek Türk olarak; Osmanlının yaptığı ve yapmadığı her şeyden utanmam beklendi.
Bense tarih kitaplarında yazılanlara inanmamayı ve tarih derslerini sevmemeyi seçtim.
Daha o yaşlarda, bana yöneltilen bir soruya şöyle cevap vermiştim: ”Bence tarihi yayanlar, tarihi yaşayanlarla dalga geçiyor…”
Lise yıllarında toplumsal tarihe saygı duymayı öğrendim 🙂
Geçmişi bilmenin, geleceğe ışık tutacağına mecburen inandım 🙁
Devlet başkanlarının yerine ve onların adına utanmayı Hitler sayesinde öğrendim…
Onun yaptıklarını okudukça, düşündükçe ve anlamaya çalıştıkça, utandıkça utandım.
Hırslarına kapılıp, Tanrı rolünü oynayan bütün devlet başkanları için de utandıkça utandım.
Üniversite yıllarında, Bulgaristan’daki Türklere yaptıklarından dolayı Todor Jivkov adına utancımdan dolayı yerin dibine girdim 🙁
Sosyalizm, Komünizm, kardeşlik, birlik adına Hitler’i taklit etmeye soyunduğu için çok, ama çok utandım.
Ama ben onun adına utanırken, o ben dahil bütün Türkleri, sokak köpeği misali sınır dışı ediverdi 🙁
1990 yılında Türkiye’ye gelip, Bursa Heykel semtinde yaşamaya başladığım ve Uludağ Üniversitesinde çalıştığım günlerde, Türkçe bilmeyen bir Türk olarak kendimden utanmam beklendi.
Ben kendi adıma utanacak bir şey bulamadığım için, çok kısa bir süre içerisinde Türkçeyi öğrendim ve bir yıl sonra Marmara Üniversitesi Gazetecilik bölümünde okumaya başladım.
Türkçe okumayı, Türkçe yazmayı ve Türkçe düşünmeyi öğrendiğim gün ise, yıllarca hasret kaldığım ülkemdeki devlet başkanları adına utanmaya başladım…
Listem Kenan Evren’le başladı; Demirel, Erbakan, Çiller, Türkeş ve diğerleriyle uzayıp, gitti.
Ama hayatımda hiç bu dönemde utandığım kadar, bir devlet başkanı adına utanmamışımdır 🙁
Çünkü bana göre, yaşadığımız yüzyılda yaptıkları, bütün bardakları taşırabilecek türdendi.
Bana göre ya haddi bildirilmeliydi, ya da o utancından çekip gitmeliydi.
Dün gece seçim sonuçlarına bakarken, bunun olmayacağını anladım ve iflah olmaz bir aptal olduğumu kabul ettim.
Sanki benim, başka işim gücüm yokmuş gibi; hayatımı başkalarının adına ve onların yerine utanarak tüketiyordum.
Ama buraya kadar!
Bu aptallığımdan istifa ediyorum ve bu sürünün bir parçası olmayı reddediyorum!
Bundan sonraki hayatımı kendi dünyamdaki aydınlığı arttırmak için uğraşacağım.
Gerçi benim dünyam zaten çok aydınlık…
Çünkü benim dünyamın baş köşesinde en sevdiğim iki varlık oturuyor: Atatürk ve Benim Tanrım!
Onlar aralarında ve benimle gayet iyi anlaşıyorlar. Bugüne kadar bana çok şey öğrettiler! Öğretmeye de devam ediyorlar!
Onlar bana yeter:)
0 Comments