Mesaj vermek zorunda değilim

Stephen King ve Steven Spilberg’in yapımcılığını üstelendiği, King’in aynı adlı romanından uyarlanan ”Under the Dome” adlı diziyle ilgili röportajı okurken bazı noktalara takılıp, kaldım 🙂

İtiraf etmeliyim ki hiç, ama hiç bir romanının okumadım 🙁 En azından bugüne kadar 🙂

Çünkü okurken tir titremek, gece okuduklarımdan esinlenen kabuslar görmek istemedim 🙁 Bu türü sevmediğim için değil ama…

Bir de gizem, doğa üstü hikayeler, gerilim-korku bana gerçek hayattan uzak gibi gelir bazen…

Belki de mesaj içeren yapıtların daha önemli olduğu ve entelektüel yazarların takip edilmesi gerektiğini benimseten bir çarkın örünü olduğum içindir 🙂 🙁 🙂

Ama tek tip eserleri okumanın da yanlış olduğunu bilirim…

Tıpkı bir çorba misali her şeyden bir tutam almalı, tadını bilmeli ve çeşitliliğin verdiği zevki ve renkliliği de öğrenmeli 🙂

Artı çeşitlilik insanın, hele hele yazmayı deneyen ve seven bir insanın hayal gücünü hareketlendiren ve zenginleştiren bir şey olduğunu da unutmamalı 🙂 🙂 🙂

Neyse…

Her yazar okuruyla farklı bir iletişim kurar, kurmalı da bence.

Stephen King, entelektüel bir yazar olmadığını ve okuruyla görsel bir ilişki kurmayı sevdiğini söylüyor. Kitaplarının içinde üzerinde düşünmeye değer konular olduğunu umduğunu, ama kitabının ikinci kez okunmasını istemediğini ifade etmiş. Çünkü, ”İlk defasında ödünüzü patlatmak isterim” demiş. 🙁

Çocukluğundan beri doğaüstü hikayelere, gizeme ve gerilim-korkuya ilgi duyduğunu söyleyen yazar, yazmadan önce araştırmalar yaptığını vurguluyor. Eserleriyle insanları bilinçlendirmeyi değil, eğlendirmeyi amaçladığının da altını çiziyor…

Eğlendirdiği de ortada ki kitabından uyarlanan ”Under The Dome” dizisinin ilk bölümü bir hafta önce Amerika’da yamlandığında 13 milyon kişi tarafından izlenmiş 🙂 🙂 🙂

E, artık benim de bir Stephen King romanı okuma zamanım geldi galiba 🙂

Yok, yok en iyisi ben önce bir bölümlük diziyi seyrederek korku duvarımı aşmayı deneyeyim 🙁

Sonra da ya hastası olurum bu yazarın, ya da korkudan hastalanırım 🙂 🙂 🙂