Yoğun ve taptaze dalları etrafa gölge yapan, yaprakları neşe ile cıvıldaşan bir ağaç…
Otuz metreye yaklaşan boyu var. Muntazam bir daire şeklindeki gövdesi, zümrüt yeşili çimene ölçü ile dikilmiş bir anıt.
Üç kişinin el ele verip ancak kucaklayacağı bu gövde, enine uygun yüksekliği ile çok zarif görünüyormuş.
Ayrıca fırtınalara, kasırgalara meydan okurcasına da bir duruşu varmış 🙂
”Nasıl bu kadar boy attın; yıkılmaktan korkmuyor musun?” diye sormuşlar.
”Ben mi? demiş, ”Ben toprakta tutunacağım yerleri, oradan alacağım gıda ve kudreti sağlamadan bir santim bile yükselmedim ki. İçten gelen, kökten gelen kuvvete dayanıp, yükseldim.
Onlar toprak altındadır; görünmez. Fakat asıl kudret oradadır.
Ben kuruyuncaya kadar böyle dimdik ve ayaktayım. çevreme gölge, neşe ve saadetten başka bir şey vermiyorum ki. Zararlı değilim; neden korkayım?” diye cevap vermiş.
0 Comments