Çok çok az diyalogla çok şey anlatan bir film…
Reha Erdemin 2008’de çektiği bu filmde ses ve görüntülerle adeta dans edercesine bir hikaye anlatıyor bize. Çok da etkileyici bir hikaye.
Çarpık bir dünyada yaşamak zorunda bırakılan 14 yaşındaki kızın başa çıkmaya çalıştıklarını seyrederken, yutkunup kalıyor insan 🙁
Çarpık bir dünya çünkü etrafındaki herkes, isteyerek veya istemeyerek, kendince onu istismar ediyor 🙁
Seyreden yutkunup kalıyor, çünkü filmin hemen hemen her karesinden sorular fışkırıyor ve cevabını ”sen bul” dercesine bir köşeye birikiyor…
Çok az diyalog var demiştim…
Karakterler kendilerine ve birbirlerine o kadar yabancılaşmışlar ki, aralarında konuşmaya ihtiyaç duymuyorlar.
Ev az konuşup da, en çok şey anlatan karakter Hayat…
Bu anlamda Elif İşcan harikalar yaratmış 🙂 Fazlasıyla gelecek vaat eden, muhteşem bir oyunculuk sergilemiş 🙂
Beni en çok onun oyunculuğu ve dede rolündeki Levent Yılmazın oyunculuğu etkiledi 🙂
Yaptığı hatalardan dolayı ödemekte olduğu bedelle bile alay etmesi; hatalarını sevmesi,onun da ötesinde son nefesine kadar hatalarına sadık kalmaya kararlı olması…
İki ana karakter arasındaki uçurum bence çok güzel verilmiş 🙂
Dede açısından umut yok. Sonu belli. Ama torun açısından umut var.
Bu acımasız, sert ve fazlasıyla çirkin dünyada yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen ; yüreğinde yeşertip yaşatmaya çalıştığı bir tutam güzelliği ve mutluluğa sarılıp, kendi özgürlüğüne koşup, kurtulma şansı var 🙂
Baba karakterine gelince…
Erdal Beşikçioğlu yine ders verircesine bir oyun performansı sergilemiş. Öyle bir performans ki, kıyıda köşede yaşayan, o sorumsuz babadan nefret etmemek elde değil 🙂
Ses ve görüntülerin konuştuğu bir film demiştim…
Kullanılan müzik ise çerçeveyi tamamlayan, güzelleştiren ve toparlayan bir şekilde seçilmiş 🙂
Özetle: Bilinen bir konu… Değişik bir anlatım… Güzel bir film 🙂 🙂 🙂
0 Comments