Son günlerde kendimi biraz mutsuz ve yalnız hissediyorum 🙁
Bazen canım konuşmak bile istemiyor. Sevdiğim adamla didişmek bile gelmiyor içimden…
Ruhum mu daraldı gerçeklerden, yüreğim mi beklediklerini alamamaktan mi yoruldu bilmem…
‘’Birbirimiz sevmekten mi yorulduk, sevmeyi mi unuttuk’’ dediğimde eşime, ciddi bir tartışma yaşanmıştı evimizde birkaç gün önce 🙁
Ona göre değişen bir şey yoktu, bana göre ise vardı.
Vardı ki birbirimizin gözlerinin içine baktığımızda, birbirimizi anlayamıyorduk. Anlamak için de konuştukça konuşuyor, hatta bağırmaya bile başladık.
Bunu fark edince de çok üzüldük ve sessizce köşelerimize çekildik 🙁
Sessizlikte, sessizce hatalarımızla yüzleşip, hasarlarımızı onarmaya ve birbirimize ulaşmaya çalışıyoruz anlayacağınız 🙂
İşte böyle bir haldeyken doğru bir yolda olduğumuzu gösteren, Öfke denetimi adındaki bir hikaye okudum. Onu sizinle de paylaşmak istedim.
Kimbilir, belki okuduğunuzda size de faydası olur…
***
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezerken Ganj nehri kenarında birbirine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp, ‘’İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?’’ diye sormuş.
Öğrencilerden biri, ‘’Çünkü sükünetimizi kaybederiz’’ deyince ermiş ‘’Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırıyoruz? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?’’ diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca ermiş anlatmaya başlamış…
‘’İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.
Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır. Arada mesafe ya yoktur, ya da azdır.
Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirine daha da yakınlaşmıştır.
Bir süre sonra da konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirine bakmaları yeterli olur.
İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir…’’
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: ‘’ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun.
Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir an gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz…’’
0 Comments