Yorgunum…
Yalan söylemeyi meslek edinmiş insanlardan kurtulup, evime saklanıyorum.
Kapıda beni bekleyen yalnızlık sessizce diz çöküp, gözlerini bana dikiyor.
Belki de bana söyleyebilecek bir şey bulamadığı için susuyor…
Ben de susuyorum.
Her gün ona anlattıklarımdan ne kadar sıkıldığını ve bunaldığını bildiğim için…
Üşüyorum.
Dışarda kar yağıyor, yüreğimde ise yağmur.
Yatağıma uzanıp, sessizliğin ve karanlığın beni boğumasını bekliyorum…
Duvarlarda biriken sorular üstüme üstüme geliyor. Karanlık ise büyüdükçe büyüyor.
Ağlıyorum…
Kaybolmuş bir çocuk gibi çaresizce çırpınıyorum. Kim olduğumu, nerede olduğumu ve ne yaptığımı bilmeden ağlıyorum.
Kapımı açan, gözyaşlarımı kurutan ve yüreğimi ısıtan yok.
Dışarda kar yağıyor, yüreğimde ise yağmur.
Seni düşünmeye başlıyorum…
Ellerin saçlarımı okşamaya başladığında, yüreğim yavaş yavaş ısınıyor.
Rahatlıyorum ve gülümseyerek uykuya dalıyorum…
Senin dizlerinde uyumak ve söylediğin şarkıyı dinlemek o kadar güzel ki!..
Çook mutluyum, çok.
Düşler aleminde dolaşmaya başladığımda bile ellerinin sıcaklığını hissetmeye devam ediyorum.
Eskiden canımı acıtan o ellerdeki nasırlar, şimdi beni mutlu ediyor.
Değişik değişik hayallerin peşinde koşarken, başka başka diyarlarda buluyorum kendimi.
Rüzgarla şavaşıyorum… Bulutları dağıtıp, güneşin peşinde koşmayı öğreniyorum.
Düşüyorum, kalkıyorum, ağlıyorum, gülüyorum, ama yürümeyi öğreniyorum sayende…
Rüyalar sık sık değişiyor ve küçücük bir çocukken ben, kocaman bir kız oluveriyorum.
Okuyorum, çalışıyorum, üretiyorum ve senin bana öğrettiğin gibi hayatı yaratıyorum.
Artık kendine güvenen, kocaman bir kadın oluyorum…
Sonra aşık oluyorum.
Mutluluktan uçarken düşmeyi, kaybetmeyi, beklemeyi, ihanetleri kabullenmeyi ve yalnızlığı öğreniyorum…
Seni üzmemek için ağlamamayı da öğreniyorum…
Sense hep başucumda oturup, saçlarımı okşamaya devam ediyorsun…
Sessizce bana kırılmış kanatlarımı dikmeyi ve ölen umutlarımı yeniden yaşatmayı öğretiyorsun…
Sen hep yanımdasın… Nasırlı ellerin hep gözyaşlarımı kurutuyor… Sevgin hep yüreğimi ısıtıyor, çok uzaklarda olsan bile. Kilometrelerce mesafeler bizi ayırsa bile…
Bana asla ihanet etmeyeceğini ve asla beni terk etmeyeceğini biliyorum.
Söylediğin için değil, ben öyle hissettiğim için…
Ama ediyorsun…
Kendimi çok mutsuz ve yalnız hissettiğim bir anda, bana senin öldüğünü söylüyorlar.
İnanamıyorum…
Beni sensiz bırakıp, terk edip gideceğine inanmak istemiyorum…
Ne yapacağımı bilemiyorum.
”..Nasıl yani?!. Artık o beni sevmeyecek mi?.. Beni görmeye gelmeyecek mi?.. Benimle konuşmayacak mı?..” diye bağırarak ağlamaya başlıyorum.
Kendi sesimden korkarak yataktan fırlıyorum.
Yalnızım…
Dışarda hala kar yağıyor, yüreğimde ise yağmur…
Saat sabahın beşi…
Gördüğüm kabustan hala kendime gelemiyorum. Ağlamaya devam ediyorum…
Seni düşünüyorum.
Seni ne kadar çok sevdiğimi, ne kadar çok özlediğimi, sana ne kadar çok ihtiyacım olduğunu…
Hayatımda acaba sana kaç defa ”seni seviyorum” dedim? Hatırlamıyorum…
Belki de hiç söylemedim. Veya gerektiği kadar söylemedim…
Özel günlerin dışında kaç defa sana sarıldım ve ellerini, gözlerini öptüm?!.
Hatırlamıyorum…
Bastırmadan, içimden geldikçe, hiç nedensiz sana sarıldım mı?!. Geç kalmadan…
Dışarda hala kar yağıyor, yüreğimde ise yağmur…
Şimdi saatin, zamanın ve mevsimin bir önemi yok.
Telefona sarılıyorum.
Uykulu sesini duyunca da konuşmaya başlıyorum:
”..Seni seviyorum!.. Olduğun gibi seviyorum!.. O kocaman yüreğini, sıcacık gözlerini ve nasırlı ellerini seviyorum!.. Seni çok özledim!.. İyi ki varsın!.. İyi ki benimsin!.. SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNE!..
21.11.2001
0 Comments