Günümüzde bir kadının aldatıldığını söylemesi çok zordur.
Psikolojik veya fiziksel şiddete uğradını, tehdit edildiğini söylemesi de zordur.
Hele hele tecavüze uğradığını söylemesi çok, çok daha zordur. Niye?
Kadın önce böyle bir duruma düştüğü için utanır. Kendini suçlar. Hatanın onda olmadığını bile bile utanır…
Bunu söyleyerek kendini, ruhunu ve bedenini herkesin önünde ameliyat masasına yatırıp; bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, iyi niyetli veya kötü niyetli insanlar tarafından lime lime edileceğini bildiği için utanır.
Ayrıca bunu söylemeye korkar da. Neden mi?
Suçlu ilan edileceği için, ifşa edeceği kişi veya kişiler tarafından ölümle tehdit edileceğini veya öldürüleceğini düşündüğü için…
Anlatırsa en, en yakınları tarafından yalnız bırakılacağını; aile, akraba, dost, düşman, herkesin karşısına geçip, seyirci konumunda olacağını tahmin ettiği için…
”Sen zaten”…diye başlayan cümleler kurabilecek kişilerin şiddettine ve tacizine tekrar maruz kalma ihtimal olduğu için…
İşte bu yüzden kaç yaşında olursa olsun, okumuş okumamış, çalışan çalışmayan; mesleği, statüsü ne olursa olsun, kadınların çoğu susmayı tercih eder. Hele ki toplumun önünde olan, birilerine örnek olduğunu veya olması gerektiğini düşünen kadınlar daha çok susar.
Kanayan yaralarını kendi kendine sarmaya çalışırlar, katlanırlar ve susarlar. Çünkü her şeylerini kaybetmekten korkarlar. Rezil olmaktan korkarlar. Yalnız kalaktan korkarlar. Korkarlar da korkarlar…
Bizim toplumumuzda zaten kız çocuklarına öğretilmesi gereken şart olan bir şeydir sanki bu korku…
”Sen erkek değilsin, alttan al, sabret, susmayı öğren, o….. gibi giyinme, o….gibi süslenme, çok gezme, bu kadar çok gülme. Sen zaten kuyruğunu sallamasaydın o öyle yapmazdı, bunlar yaşanmazdı”. Bu cümleler uzar gider…
Bulgaristan’da üniversitede okurken, Varna’daki Psikiyatri kliniğine götürmüşlerdi bizi. Orada, hayatımda ilk defa tecavüze uğramış bir kadının, başına gelenlerden sonra kimseye anlatamadığı şeylerden dolayı nasıl bir enkaza dönüştüğünü gördüm.
Korkuları onu yıllarca beyninin içine hapsetmişti ve bir süre sonra orada kaybolmuştu. Hiç suçu olmadığı halde damgalanmış ve yaşamdan koparılmıştı.
O gün kendime meslek hayatımda veya hayat yolumda, böyle şeyler yaşamış kadınlara ve kız çocuklarına destek olmaya söz verdim. Kendimce onları dinmeleye, yardımcı olmaya, hikayelerini yazabildiğim kadarını yazmaya; yaralarını iyileştirme yolculuklarında onlara destek olmaya. Çıkan öykü kitaplarımda da, sitemdeki yazılarımda onlara yer verdim ve vermeye devam edeceğim…
Ama bugün sıra bende. Bugün kendi hikayemin bir kısmını yazmaya karar verdim…
Ben aldatıldım. Yıllarca beni, ”sevgiyle sevdalanma yolculuğuna ” çıkardığını söyleyen ve mezara kadar devam edeceği konusunda ikna etmeye çalışan eşim tarafından aldatıldım.
Uğruna kendi hayatımdan, kendi hayallerimden vazgeçtiğim adam.
” İnsan başkasını değil, kendisini aldatır. Ben bunu sana değil, kendime yapmam’‘ diyen adam.
Durup dururken mi oldu diyeceksiniz. Yok hayır. Aldatmanın ayak seslerini elbetteki duydum, işaretleri de gördüm. Ama bile bile kendimi kandırmaya devam ettim. Taaa ki bir gün uzun süre midemi bulandıracak şeylerle yüzleşene kadar.
Önce kendimden utandım. Suçu kendimde aradım. Bütün bunların olmasına izin verdiğim için kendimi hırpaladım. Sonra sağlık sorunları yaşamaya başladım. Dibe battıkça battım. Kendimi çaresiz ve çok yalnız hissettim.
Aile, akraba, dost, arkadaş, kimse ama hiç kimse yanımda yoktu. Kimseye bir şey anlatmadım. Çünkü hayatım boyunca kendimi anlatmaya değil, başkalarını dinlemeye ve başkalarına yardım etmeye adamıştım. Her anlamda hep veren oldum. Almayı, istemeği öğrenemedim.
O yüzden kimse yanımda yoktu. Ben kötü olduğumu kimse görmesin diye kabuğuma çekildim, onlar da bunu fark etmedi.
Zaten çevremdeki herkes benimle değil, benim hakkımda konuşmayı tercih etti. Bu onlara daha kolay geldi. Hikayeler uyduruldu, eleştirildim, yargılandım.
Ne oldu, Nasılsın, Yanındayım, Konuşmak istersen buradayım demek hiç kimsenin aklına gelmedi. Çünkü o cümleleri genelde ben kurardım onlar için…
Kısacası son bir buçuk yıl hayatımın en zor ve en yalnız dönemimdi.
Rahmetli annem, 3.5 yıl kanser tedavisi görürken sık sık şu cümleyi tekrarlamıştı, ”Ben yalnız değilim. Allahım var. Korkmuyorum”.
Bu zor dönemimde bu cümle benim de ışığım oldu. Kendimi şifalandırma ve iyileşme yolumun ışığı.
Meğerse her şey ve herkes anlamını yitirince, herkesi de aradan çıkarınca insan özüne dönüp, onu saf sevgiyle yaratan Allah’la baş başa kalıyormuş ve şifa da orada başlıyormuş.
Yavaş yavaş korkularım bitti, kırgınlıklarım bitti, Herkesle, her şeyle ve en önemlisi de kendimle kavgam ve hesaplaşmam bitti. Şifanın kendisi ben olduğumu, ihtiyacım olan her şey benim içimde olduğunu öğrendim. Sabırsızlığımı törpüleyip, teslimiyete geçmeyi öğrendim.
Yaşadığım her travmada, akıttığım her göz yaşının içinde bir ders olduğunu nihayet kabullenip, ödevlerimi elimden gelen en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Yapmaya da devam ediyorum.
Artık dünyamda huzur var. Teslimiyet var. Bilim var. İlim var. Edebiyat var. Öğrenmek ve kendimi anlamak var. Artık etrafımdaki insanları anlamaya çalışmaktan, onları mutlu etmek için kendimi hırpalamaktan vazgeçtim. Bu zor dönemimi tek başıma atlattıysam, bundan sonra da tek başıma devam edebilirim. Bundan sonra derdim kendimle. Kırk yıldır ihmal ettiğim hayatım, sağlığım ve beni beklemekten yorulan hayallerimle derdim.
Evet ben aldatıldım. Canım çok acıdı. Ama artık bitti.
Yapılan, yapanı bağlar. Herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Her şey bir tercih meselesidir. Ben yaptığım yanlış tercihlerimin bedelini ödedim. Gerisi Allah’a kalmış.
Evet, psikolojik şiddete maruz kaldım. Evet, tehdit edildim. Defalarca tehdit edildim, hem de bazen konuşmaya hakkı olmayan insanlar tarafından.
Ama artık bitti. Artık korkmuyorum ve bunu merak eden herkese ilan ediyorum. Herkes kendi yolunun yolcusudur ve herkesin tek bir hayatı var.
Peki ben neden aldatıldığımı yazdım. Hem bunu yaşayanların yanında olduğumu, onların sesini duyurmak için burada olduğumu, iyileşme yolunda onlara destek olmak istediğimi hatırlatmak için.
Hem de kendi yükümden kurtulmak ve hafiflemek için yazdım. Ben yazarak da şifalanan bir insanım:)
0 Comments