Ben bana hikaye anlatan veya hikaye yazdıran resimleri severim 🙂
Ama bazen ressamın anlattığı hikayeyle, benim tablosundan okuduğum hikaye farklıdır…
Mesela Salvador Dali’nin 1937 yılında yapmış olduğu ‘’Uyku’’ eseri.
Bilindiği gibi sürrealistlerin en çok uğraştıkları konu rüyalar alemidir 🙂 Onlara göre rüya esnasındaki bilinçaltı özgürlüğün daha sonraları yaratıcılık için kullanılabilir.
Sürrealistlerin en çılgını olarak bilinen Dali de elbette ki bu konuyu fazlasıyla işlemiştir eserlerinde 🙂
Patronu Edward James için yaptığı ‘’Uyku’’ eserine gelince…
Dali bu eseri yaparken uykuyu, gerçekliğin bastonlar tarafından kaldırılan bir canavar olarak hayal eder ve öyle de yansıtır 🙂
Mavi gökyüzünün altında gözleri kapalı, bedensiz bir baş havada asılıdır. Bastonlar çekilirse baş dağılacakmış gibi 🙁
Resmin hikayesi beni etkiledi ve sevdim… Ammaa ben kendimce Dali’nin eserini resmetmeye çalışırken, başka bir noktaya daha çok odaklandım…
O başın üstündeki kısacık mavi örtü var ya, işte o örtü bana beni fısıldadı 🙂
Çünkü ben uykuyu çocukluğumdan beri çok sevdiğim, mavi bir battaniyeye benzetirim…
O battaniye bazen o kadar büyük, yumuşak ve sıcacıktır ki; beni sarmalar, ısıtır ve huzur verir 🙂 Ama bazen de o kadar kısa, dar ve serttir ki, hiçbir tarafımı örtmez ve ısıtmaz 🙁 Çırpınırım onun altında ve savaşarak elde etmeye çalışırım hak ettiğim huzuru. Vee o savaşın sonunda Dali’nin resmindeki hale gelirim 🙁
İşte bunlardır benim Dali’nin resminde gördüklerim, düşündüklerim ve resmedebildiklerim…
Resimim çok kötü olduğunu söylemeyin sakın 🙁 Ben daha yeni resim yapmaya başladım. Beni Dali ile kıyaslamayın 🙂
Onun gibi biraz çılgın olduğum doğrudur, ama resim konusuna gelince daha çok acemi ve korkağım…
bi de şiirde dene bakalım şansını meliha…hemen umutsuzluğa kapılma resim olmadı diye.