”Çok zor kendini öldürmek. Çok zor”
İnsan aynı hikayeyi kaç kere dinleyebilir sorusu etrafında dönen bir film.
Söz konusu kanser ve ölüm olunca bu sorunun cevabı, her an değişebiliyor ne yazık ki 🙁
Ötenazi konusunu irdeleyen bu filmi seyretmek hem zor, seyrettikten sonra yazmak da.
Ben seyrederken, kafamda hep şu kelimeler uçuştu: kanser, ötenazi, yalnızlık, kararlılık, sevgi, kararsızlık, vazgeçmek.
Kanserden çok fazla yakınının kaybetmiş olmam, Rex’i anlamamı kolaylaştırdı. Onun da ötesinde, ben de onun yerinde olsaydım, onun gibi davranacağımı düşünüyorum.
Broken Hill’de taksicilik yapan Rex, mide kanseri tedavisi görmesine rağmen, bir süre sonra kanserin bütün vücuduna yayıldığını ve üç ay ömrü kaldığını öğrenir.
Çocukluğundan kalan bir travmadan dolayı, birisine muhtaç olarak ve hastanede ölmek istemiyor.
Kimsesi de yok zaten. Bir köpeği ve yolun karşısında oturan, gizli zenci sevgilisi Poll.
Barda arkadaşlarıyla bira içerken, gazetedeki bir haber dikkatini çekiyor. Habere göre,Darwin hastanesindeki doktor Nikol, ilk ötenazi uygulaması için bir gönüllü arıyor.
Rex ona ulaşıp, durumunu anlatıyor ve hemen yola çıkacağını söylüyor.
Herkesin karşı çıkmasına rağmen, hazırlığını yapıyor. Köpeğini ve evini sevgilisine bırakıp, taksisiyle yola çıkıyor.
Darwin’e ulaşması dört beş gün sürüyor ve bu uzun yolculuk sırasında karşılaştığı insanlar ve başına gelen olaylar hayatını sorgulamasına ve bazı şeyleri yeniden düşünmesine sebep oluyor.
Yolda tanıştığı ve birçok şey paylaştığı Till ve July sayesinde, hiçbir şeye ve hiç kimseye aldırmadan sevmenin ve sevilmenin güzelliğini fark ediyor. Ama onlara ve bütün olanlara rağmen kararından vazgeçmek istemiyor. Ta ki Poll’e son telefon konuşmasına kadar…
Filmin en sarsıcı ve etkileyici sahnesi de, bu konuşma sahnesi zaten 🙂
Ölüm makinesine bağlanmadan önce, Jully’nin baskısıyla Rex, veda niyetine sevgilisini arıyor. Bir daha onu görme ve konuşma şansı olmayacağını düşünen Poll, ”Seni seviyorum Rex! Her zaman da sevdim! Bana evlenme teklif etseydin, cevabım evet olurdu. Bunu şimdi söylemek tuhaf geliyor. Konuştuğumuz ve konuşmadığımız bunca şeyden sonra. Seni seviyorum ve şu an yanımda olup, elimi tutsaydın, elini hiç bırakmazdım Rex’i. Asla bırakmazdım!” diyor.
Ölüme beş kala söylenen bu sözler Rex’in ölüme meydan okumasına sebep oluyor.
Bütün ağrılarına ve güçsüzlüğüne rağmen, her şeyi göze alarak taksisine biniyor ve sevgilisine geri dönüyor.
Kavuşmaları, güneşin batışı eşliğinde el ele oturmaları muhteşem.
Rexi’n başını Poll’ün omzuna koyup, ”Güzel kokuyorsun. Artık ağrım yok” demesi ise, ”Mutlu ölüm böyle bir şey” dedirtiyor.
Yazının başında da dediğim gibi, bu filmi seyretmek biraz zor. Ama seyrederseniz, sonunda mutlu mutlu gülümseyeceğinizi garanti ediyorum 🙂
0 Comments