Das Experiment- Deney


0

Oyun gibi başlayan bazı bilimsel deneyler, bazen korkunç bir hal alabiliyormuş. Hem de çok korkunç 🙁

1971 yılında yapılan ve Standford Hapishane deneyimini konu alan, ”Das Experiment” filmi bunu çok güzel anlatıyor…

Gazete ilanıyla bir araya gelen 20 kişinin, iki hafta boyunca hapishanede, yani baskı ortamında davranış biçimleri gözlemlenecek.

Deneye katılmak isteyenler psikolojik yapılarıyla ilgili testlerden geçirilip, bilgisayar tarafından iki gruba ayrılır.

8 gardiyan ve 12 tutuklu olarak, yerin dibinde, profesyonel bir hapishane ortamını paylaşmaya başladıklarında, ilk başta her şey bir oyun gibi yaşanır.

Mahkumların üzerinde sadece beyaz bir kadın elbisesi olması bile oyunu renklendiren bir detay gibi gözükür.

Uygulanması gereken hapishane kuralları da ilk başta eğlencenin malzemesi olarak algılanır. Mahkumların birbirine isimleriyle değil, numaralarıyla hitap etme zorunluluğu, tutukluların gardiyanlara sadece ”Sayın Gardiyan” ve ”Efendim” şeklinde hitap etme ve onların her isteğini yerine getirme zorunluluğu ise ilk gün de eğlencenin bir parçası olarak atlatılır.

İlk gün verilen cezalar da o masum oyunun bir parçası olarak normal şekilde atlatılır.

Ama ikinci gün oyun yavaş yavaş sertleşmeye başlar. Daha doğrusu yavaş yavaş iki grup arasında güç savaşı başlar.

Mahkumlar ayaklanır ve gardiyanlar da kontrolü sağlamak için onları küçük düşürerek, cezalandırır.

Çünkü şiddet uygulamak yasaktır. Sözün ona deneydeki en önemli kural budur: Şiddet uygulayan deneyden ayrılmak zorundadır ve doğal olarak 5000 dolar ödülü de kaybetmektedir 🙁

İkinci ve üçüncü günde yaşanan olaylar şu sorunun cevabını bize vermektedir: Bedensel işkence mi, psikolojik işkence mi daha travmatiktir?

Bence filmin hikayesi mahkum 77, yani taksi şoförü Fahd etrafında dönmesi iyi olmuş:)

Felsefe, sosyoloji ve mimarlık eğitimi görmüş bu maceracı adam, deneyde yaşanacak olayları bir gazeteci gözüyle görmek ve yazmak için gelmiştir. Kamera görevi yapan gözlüğü de ona bu konuda yardımcı olmaktadır.

Babası sayesinde travmatik çocukluk yıllarından korkularını yenerek ve güçlenerek , dayanıklı, özgürlüğüne düşkün ve adaletli bir adam olmuş, ama duygusallığını da yitirmemiştir.

O yüzden de en çok cezalandırılmaktadır gardiyanlar tarafından…

Saçları sıfıra vurulur, çırılçıplak bir vaziyette kendi elbisesiyle tuvaletleri temizler 🙁

Beşinci gün gardiyanların, psikolojik baskıyı arttırmak için hücrelerin ortasına koydukları kara kutuya da onu kapatırlar 🙁

Ama bizim 77 oradan da kurtulmanın yolunu bulur 🙂

Deneyin 5 gününde, olayların çığırından çıkma sinyallerini alan deneyin kadın bilim asistanı, Dr. Grim, deneyi durdurma girişimde bulunur.

Ama deneyin başındaki profesör ve gardiyanlar bundan hiç hoşlanmaz, çünkü hayatlarının fırsatlarını kaçırmak istemezler.

Gardiyanların aklı fikri ellerine geçirdikleri güçte ve 5000 dolardayken, profesörün aklı başka yerlerde…

Profesörün, ”Şimdiye kadar beklenmedik bir şey yaşamadık. 5 günde otoriteye boyun eğildi, şiddete alışıldı ve tamamen bireycilik oluştu. Bundan sonra olabilecekler için dünyada kıyaslanabilecek bir bilgi yok” sözleri insanın kanını donduruyor 🙁

Aynı zamanda bilimsel tatminsizliğin ve çılgınlığın nasıl bir şey olduğunu da bize gösteriyor 🙁

O noktadan sonra zaten gardiyanlarla mahkumlar arasında gerçek anlamda bir savaş başlıyor ve her savaşta yaşanabilecek her şey yaşanıyor. işkence, tecavüz ve ölüm…

Böylece deneyin can alıcı sorusu olan, ”Eline güç geçen insan, ne kadar değişebilir?” cevabını buluyor.

Gardiyanlar ellerine geçen gücü hiçbir engel tanımadan, kontrolsüz kullanmaya başlıyor ve oyun gibi başlayan deney, tam bir felaketle sonuçlanıyor.

Senaryo çok iyi. Konu çok güzel işlenmiş. Çekimler süper. Oyunculuk muhteşem!

Benim favorim mahküm 77’yi oynayan Moritz Bleibtrem oldu 🙂

Beden dilini, özellikle de gözlerini çok iyi kullanıyor.

Mahkum 77 karakteri sayesinde, şartlarlar değiştiğinde, alınan ve verilen güçten dolayı insanlar birbirine türlü türlü işkenceler çektirirken, mutlaka birileri kendini kaybetmeden çözüm arayacağını ve yardıma koşacağımı hatırlatıp, umudumuzu yitirmememizi sağlıyor.

Çünkü her oyun, bilimsel olanlar bile bir süre acımasızlaşabiliyor 🙁

Seyredin derim 🙂

 

 

 


Like it? Share with your friends!

0
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir