Suç ve Ceza – Dostoyevski


0
2 shares

”Suç, toplumsal düzenin bozukluklarına karşı bir protestodur”

Beni bilen bilir. Damarlarımda akan kanın yarısından çoğu Rus edebiyatı ile beslenmiştir…

Doğduğum ülkede, orta okuldan itibaren zorla dayatılan, ama sonra da beynimin en çok sevdiği besin maddesi haline gelen Rus edebiyatı sayesinde ilk ve en büyük aşklarımı orada yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum 🙂

Uykudayken bile, en sevdiğin yazarlar kimler diye sorsalar hiç düşünmeden Çehov, Puşkin, Dostoyevski, Tolstoy ve Turgenyev… derim.

Edebiyatı, sanatı, psikolojiyi, felsefeyi; hatta kişisel gelişimi ve hayatı bile oradan öğrendim. Öğrenmeye de devam ediyorum.

O yüzden de ne zaman kendimi sıkışmış, tıkanmış veya kaybolmuş hissetsem, hemen onlara sığınırım.

Epeydir Raskolnikov’la tekrar buluşmaya niyetleniyordum, ama araya hep başkaları girdi. Bir hafta önce onu rüyamda görünce, ”Suç ve ceza”yi tekrar okumam farz oldu 🙂

Çok büyük bir keyifle ve heyecanla, ilk kez okuyormuşum gibi okudum. Okurken geçmişe de yolculuk yaptım elbette. İlk kez okuduğumda nasıl da sıkıldığımı gülümseyerek hatırladım. ”Amaa da çok konuşuyorlar. Ya kendi aralarında, ya da kendi içlerinde sürekli konuşuyorlar. Rüyaları bile kısa film kıvamında” demiştim 🙂 Çocukluk işte.

Ama şimdi hiç sıkılmadan, yavaş yavaş okudum ki çabucak bitmesin kitap 🙂 Yani yaklaşık on gün kadar Raskolnikov’u içimde yaşattım ve Dostoyevski’nin huzurumu ve uykularımı kaçırmasına izin verdim 🙂

”Suç ve ceza” üzerine çok ama çok şey söylendi, yazıldı ve çizildi. Benim yeni bir şeyler ekleme şansım yok gibi 🙂

Ama Raskolnikov benim en sevdiğim kahramanlardan biridir ve onun iç dünyasında olup bitenleri anlamaya çalışırken çok şey öğrendim. Kitabı her okuduğumda öğrenmeye de devam ediyorum.

Çünkü Raskolnikov demek insanlık demek, eşitsizliklere tepki duymak; düşünmek, sorgulamak, ahlak ve vicdan muhasebesi yapmak demek ve her şeye rağmen insan olarak kalmak demek.

”Yalnızca var olmuş olmak için yaşamak” istemeyen, kendisiyle ve çevresiye çatışan, dürüst, aydın, düşünen, sorgulayan bu genç adam deney yaparcasına en ince ayrıntısına kadar tasarlayıp, bir cinayet işliyor… Ve yüzyıllarca üzerinde düşünüp, tartışacağımız kavramları önümüze seriyor… İnsan ruhundaki zıtlık, akıl, irade, suç, ceza; hangi suç suçtur, hangi ceza cezadır, kime göre ve neye göre suç, cezayı kim vermeli, toplumsal ceza mı daha ağırdır, vicdan cezası mı…

Raskolnikov’un deneyi kimine göre başarısız sonuçlanmış olabilir, kimine göre başarılı. Ama bir düşüşün öyküsü değil de, ahlaki bir yükselişin öyküsü olduğu kesin.

Çünkü Raskolnikov kendi içinde işlediği cinayetin tekrar tekrar psikolojik çözümlemesini yaparken yanlışını anlar; bu yanlıştan kaçıp, altında ezilmez. Yaptıklarıyla yüzleşip kurtuluşunu arar ve kendi cezasını kendisi verir.

Böylece”diyalektiğin yerini hayatın kendisi alır” ve bilinç düzeyinde yepyeni tohumlar filizlenmeye başlar…

Aşk onu diriltir ve sımsıkı hayata tutunup, geleceğe umutla bakmaya başlar.

Yani Raskonikov’un hikayesi burada bitmez, tam tersine Dostoyevski’nin de dediği gibi, ”Burada yeni bir öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bu dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü”…


Like it? Share with your friends!

0
2 shares
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir