Kendimi bildim bileli öykünün peşinde koşuyorum 🙂
Onu fazla aramıyorum, çünkü elimi uzattığım yerde bulabiliyorum…
Anneannemin küçücük penceresinden görünen kocaman bahçesinde kucaklaşmıştım ilk defa öyküyle. Çeşit çeşit çiçeklerle süslü o bahçeden, türlü türlü öyküler görmeyi bana öğreten anneannemin sayesinde de güzel bir yolculuğa çıkmıştım…
Bu yolculuğun her durağında, kendi öykülerimi bulmaktı amacım 🙂
Bir sürü buldum 🙂 Bulmaya da devam ediyorum 🙂
Yani ben öyküyü kocaman bir bahçeye benzetmeyi anneannemden öğrendim 🙂 🙂 🙂
O yüzden belki de Semih Gümüş’un, ‘’Öykü bahçesi’’ kitabını görür görmez aldım ve bir nefeste okudum 🙂
Benim gibi öykünün bahçesinde dolaşmayı sevenler için muhteşem bir başucu kitabı diyebilirim.
‘’Öyküye bir kere gönül verince, yoldan dönmek yok artık’’ diyor yazar. Tüm kalbimle katılıyorum 🙂
Her yazar öykü dünyasını kendince anlar, çözümler; kocaman öykü dünyasına kendi penceresini, kendince açar…
Semih Gümüş de kendi penceresinden bakarak, öykünün iskeletini çizmeye çalışmış 🙂
Bunu yaparken de, edebiyatımızın seçkin öykülerinden örnekler vermiş.
Günümüzde bazılarının değeri bilinen, bazılarının değeri bilinmeyen öykücüler 🙁
Kimler mi bunlar: Orhan Kemal, Sabahattin Ali, Sait Faik, Memduh Şefket Esendal, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ferit Edgü, Peride Celal, Oğuz Atay, Füruzan, Vüs’at O. Beher ve daha bir sürü…
Semih Gümüş kitabında seslerini duyurmaya çalışan genç yazarlara da güzel tavsiyelerde bulunuyor…
Bir eleştiri kitabı olmasına rağmen, öğretici bir kitap… Öğrenmek isteyene tabii ki 🙂
Ben Semih Gümüş’un açtığı pencereden gördüklerimden mutlu oldum, derin derin nefes aldım ve yeni öyküler peşinden koşmak için güç topladım 🙂
0 Comments