Bu film canımı çok, ama çok acıttı…
Yüreğime öyle bir yumruk indirdi ki, hala kendime gelemiyorum 🙁
Kendimden bir şeyler bulduğum için mi? Hayır! Ben anne ve babadan yana şanslı bir çocuktum.
Ama hikaye o kadar güzel anlatılmış ki, seyretmeye başlar başlamaz kendimi Deniz gibi hissetmeye başladım.
Yönetmen koltuğuna ikinci kez oturan M. Caner Alper ve Mehmet Binay’a teşekkür borçluyuz.
Kimsenin değil anlatmaya, düşünmeye bile cesaret edemediği bu konuyu ele alıp, bu kadar güzel anlattıkları için!
Bu kadının ruhunda dolaşanları, yaşadığı travmalarının ondan alıp, götürdüklerini adeta bir hayat dersi kıvamında, tokat atarcasına önümüze sermişler…
”Çok geç kaldınız, ama bi zahmet yine de düşünün ve işin içinden çıkın” dercesine 🙁
Sakız gibi çiğnenen şu namuz kavramını iki bacak arasından çıkarmanın zamanı çoktan geldiğini; onun da ötesinde o iki bacak arasında sıkışıp kalan beyinlerin fazlasıyla kokuştuğunu da haykırmışlar 🙁
O yüzden bu filmi kadınlardan ziyade, erkeklerin seyretmesi gerekiyor.
Seyrederken de sinirlenip, yüzleşmek istemedikleri gerçeklerden kaçmalarını engellemek için de sinema salonlarının kilitli olması gerekiyor filmin sonuna kadar… Bana göre…
Çünkü benim seyrettiğim salondaki erkeklerin yarısı, filmin ortasına bile varmadan, söylenerek salonu terk ettiler 🙁
Keşke filmi seyredebilen erkekler, bir bedenin kaç tane travma kaldırabileceğini ve bir ömrün kaç bedene sığacağını kendilerine sorabilseler…
Bunu yapabilme cesareti bulan erkek sayısı artmaya başladığı zaman belki kadınlar da acılarını yok saymaktan, konuşmaktan ve sorunlarının üstünü örtmekten vazgeçip; kendilerini de kandırmaktan ve oyun oynamaktan vazgeçerler 🙁
Evet, hepimizin zihninde bir sürü çekmece var…
Ama o çekmecelerin içine bir şeyler saklayıp, kilit altında saklamaktansa, ortaya döküp, onlarla yüzleşmeli ve temizlik yaparcasına, başkalarından ziyade kendimize zarar vermekten kurtulmalıyız 🙂
Oyuncu seçimi, çekimler, hele hele müzik bi harika!
Milim milim işlenmiş, her şey dozunda ve en gerçekçi halleriyle ortaya konulmuş.
Bence filmin amacı seyirciyi düşündürmenin ötesinde, sarsıp, yere devirmek. Yare devirince de, bacak arasındakilerin ortaya saçılmasını beklemek…
Yani, ”Kafanıza bir balyoz indirirsek, belki aklınız başınıza gelir” misali 🙂
Dilerim film büyük bir gişe yapar ve amacına ulaşır.
Keşke bu film bir mucizeye sebep olsa 🙂 Nasıl bir mucize mi?
”Seni dövüyorum, çünkü seni çok seviyorum” mantığının yok olduğu, şefkatle şiddettin asla bir araya gelmediği; kadınların ve çocukların hiç, ama hiç ağlamadığı bir dünyaya adım atmamızı sağlayacak bir mucize :):):)
Bu filmi mutlaka seyredin. Ama bence yalnız gidip, seyredin 🙁
0 Comments