John Verdon’un tarzını ve dilini çok seviyorum…
Bu kitabını da elime alır almaz, dedektifçilik oynamaya başladım 🙂
Hem de öyle sıradan bir dedektif de olmadım 🙂
Çok tehlikeli bir psikopatın iç dünyasına adım adım giren dahi dedektif Gurney oluverdim…
Onun kullandığı yöntemleri ezberledim ve acımasızca bir sürü cinayet işleyen katilin kim olduğunu tahmin ettim.
Biraz zor tahmin ettim, ama olsun (:
Son dakika golüyle durumu kurtardım 🙂
Kurtarınca da, ”Hiç bir cinayet kusursuz değildir” cümlesiyle dedektifçilik oyunumu noktaladım…
Bir dahaki John Verdon kitabını okumaya başlayana kadar noktaladım yani 🙂
Dedektif Gurney’den öğrendiğim iki önemli şeyi sizinle de paylaşmak istiyorum…
İlki: ”Öfkenin, su yüzeyinde sallanan bir şamandıraya benzediğini ve şamandıranın zincirini takip eder, bağlı bulunduğu denizin dibine kadar inersek”; öfkenin gerçek nedenini anlayabileceğimizi.
Diğeri ise:” Yalanların türlü türlü paketlendiğini… Bazıların süslü ambalaj kağıtlarına sarıldığını, bazıları ise daha özensiz biçimde sunulduğunu. Ama gerçeklerin daima çıplak ve sade olduğunu”.
Yaşamın karışıklığına karşın, gerçeklerin hep basit olduğu gibi yani 🙂
Mutlaka okuyun derim 🙂
John Verdon’u ilk kez “Aklından Bir Sayı Tut” kitabı ile tanıdım ve tarzına, diline hayran kaldım. 450 sayfalık kitabı bana 2,5 günde bitirtti. Bu kitabı da merak ediyorum, ilk fırsatta elime alacağım bir hafta sonu 🙂