Ben ayrılığın kokusunu uzaktan alırım…
Nerden, nasıl ve neden geleceğini de.
İçim burkulur, kalbim tekler ve nefesim daralmış bir şekilde köşeme sinip, beklerim.
Gelişini engelleyemeyeceğimi anladığımda da koşar giderim. Çünkü vedaları kaldıramam.
Her başlangıcın bir sonu olduğunu çok iyi bilirim, ama yine de yıkılırım.
Ben yalanların da kokusunu uzaktan alırım…
Nasıl doğacağını, paketlenip ne şekilde sunulacağını da.
Bedenim uyuşur, beynimde uçuşan kelimeler dona kalır.
Yalanlarla ilernebileceğini, ama gidilen yoldan geri dönülemeyeceğini bildiğimden tepki göstermem.
Kendi yalanın içinde debelenip, boğulanı yargılamak yerine, çekip giderim.
Ben ölümün kokusunu da uzaktan alırım…
Önünde diz çöküp, yalvarsam da gelişini engelleyemeyeceğimi çok iyi bilirim.
Oturup, sessizce beklerim.
Ölümün her türlüsü beni derinden yaralar.
Her çiçeğin, böceğin, hayvanın, ama hele hele de sevdiğim bir insanın ölümünü kabullenmem imkansızdır.
Yok olanın, gidenin arkasından ağlar, bekler ve için için geri dönmeleri için yalvarırım.
Ben mutluluğun kokusunu da taa uzaktan alırım…
Beynimde bir şimşek çakar, yüreğimde ise renkli renkli çiçekler açar.
Takarım kanatlarımı ve bütün olumsuzlukları unutarak bir kelebek misali uçmaya başlarım.
Kısacık ömrümü düşünmeden, zamanı umursamadan damla damla yaşarım ve yaşatırım bütün güzellikleri.
Ben umudun kokusunu da uzaktan alırım…
Mutluluğun serhoşluğundan başımın dönüp, düşeceğimi bilirim.
Kırılıp, kanayan kanatlarımı gözyaşlarımla yıkayıp, tekrar tekrar deneyerek onları dikmeye başarırım.
Düşe kalka da olsa tekrar uçmayı denerim.
0 Comments