”Zanaat, sanatı mümkün kılar. Yeteneğinizi hak etmeyi öğrenebilirsiniz. Bir şeyi iyi yapabilmek, kendinizi ona adamaktır. Bir şeyi iyi yapmayı öğrenmek ömür boyu sürebilir”
Bu kitabı Sedat Demir’in tavsiyesiye okudum. İyi ki de okudum. Bana çok iyi geldi 🙂
Kafamdaki bazı soru işaretlerini giderirken, bildiğim bazı şeyleri de tekrar etmiş oldum.
Eğlenceli bir dille yazılmış. Sıkılmadan, not alarak, sevdiğim bir derse çalışır gibi okudum 🙂
Aldığım bütün notları paylaşmaya niyetim yok elbette, ama benim okurken ve yazmaya çalışırken en çok takıldığım bazı konularla ilgili örnekler vermek istiyorum. Dilbilgisinden başlayalım…
Bana göre iyi yazmak sadece doğru kelimeleri, cümle kurallarına en uygun bir biçimde kullanmak değildir. Her cümlenin bir ritmi, bir müziği olmalı. Ben okurken o müziğin peşine takılmak, gitmek isterim. Çocukluğumdan beri de, ruhumu daraltan eserleri okumak için kendimi zorlamayı sevmedim. Haklıymışım: ”Her cümlenin bir ritmi vardır, ki bu da eserin tamamımdaki ritmin parçasıdır. Ritim, şarkının akmasına, atın dörtnala koşmasına, hikayenin sürüp gitmesini sağlar” diyor Le Guin, ama Sokrates’in şu sözüyle uyarmayı da ihmal etmiyor, ”Dilin suistimal edilmesi, ruhtaki kötüyü kışkırtır”.
Yazdığı şeyin kulağa nasıl geldiğinin farkında olabilmek, bir yazar için temel bir beceri olduğunu vurguluyor. O yüzden de yazarlara ve yazar adaylarına, yadıklarını sesle okumalarını tavsiye ediyor: ”Dilin temel unsurları fizikseldir. Kelimelerin çıkardığı tınılar, aralarındaki ilişkiyi belirten ritimleri oluşturan sesler ve sessizlikler”
Benin diğer en çok takıldığım nokta da kısa cümlelerin çok fazla kullanılması, ya da sadece kısa cümlelerle yazılması. Le Gui’in şu cümlesi beni inanılmaz mutlu etti: ”Bir sürü insana en iyi cümlenin, kısa cümle olduğu inancını aşıladılar. İşin en acınası tarafı, karmaşık cümleler yazamayan insanlar, böyle cümleleri de okuyamıyor” 🙂
Benim doğru düşündüğümü ve doğru yolda olduğumu gösteren ise şu cümleler oldu: ”İçeriği ne olursa olsun, eğer bu kısa cümleli yazı çok uzun sürüyorsa, bu küt küt çarpan akış, metne yalancı bir basitlik verir ve bir süre sonra kulağa aptalca gelmeye başlar”.
Gelelim en uygun ve en doğru cümle uzunluğuna. Bunun bir kuralı olmadığını, herkesin kendine göre bir ölçüsü ve kriteri olduğunu söylüyor yazar. Ona göre, ”İyi bir düzyazıdaki cümle uzunluğu, etrafındaki diğer cümlelerle karşıtlığı ve etkileşiminin yanı sıra, cümlenin ne dediği ve nasıl bir görev üstendiğiyle belirlenir”.
Evet, bunlar benim en çok takıldığım konulardı. Ama bunların dışında bu kitaptan daha bir sürü şey öğrendim 🙂
Gerçekten ders çalışır gibi okunması gereken bir kitap. Okuyan herkes ihtiyacı olanı alır ve üzerinde çalışır. Zaten yazmak, daha çok okumakla ve daha çok yazmakla gelişir 🙂
Le Guin’in de dediği gibi, ”Yazar sesinizi bulmaya en iyi, kendi kendinize çalışarak yaklaşabilirsiniz”.
Yani okumak, okumak, hissetmek, düşünmek ve yazdıkça yazmak bu işin sırrı 🙂
Yazımı, kitapta yer alan Willie Nelson’un sözüyle noktalamak istiyorum: Gökyüzü melodilerle dolu, sadece uzanıp alıyorsunuz” 🙂
0 Comments