Bir çocuk güve kozalarını toplayıp, bahar gelince güvelerin kozalardan nasıl çıktıklarını hayretle seyrediyormuş 🙂 Ama güvelerin kozadan çıkarken sarf ettikleri çaba ve çırpınmalarına çok üzülüyormuş 🙂
Babası da bir gün bu böceklerin bir tanesinin kozadan çıkmasını güçleştiren ipeği makasla kesmiş ve çok geçmeden kelebek ölmüş 🙂
‘’Gördün mü oğlum, bu böcek kozadan dışarı çıkarken sarf ettiği çaba sonucunda vücudundaki zehri dışarı verir. Eğer o zehir dışarı verilmezse böcek ölür. Aynı zamanda bu çırpınışlar sayesinde ileride kendisi için çok gerekli olan kasları da güçleşir’’ demiş ve bu şekilde oğluna çok güzel bir hayat dersi vermiş 🙂
***
Bu küçük hikayeyi okurken kendi çocukluğumu ve babamı hatırladım…
Ben babamı 7-8 yaşına kadar çok az gördüm. Anneannem ve dedem beni büyüttü ve babam o dönemde hep şehir dışında çalışıyordu. Birkaç günlüğüne geldiğinde ise çok yorgun olduğu için hep uyuyordu 🙁
Belki bundandır benim hayat boyu dedeme daha yakın olmam. Çünkü babamı yakından tanımam ve sevmem 9-10 yaşlarımda başladı.
Onu kabullenmem, sevmem ve başkalarıyla paylaşmam biraz sancılı oldu 🙁
Bazen onu yok sayıyordum ve dedeme şikayet etmekle tehdit ediyordum 🙂 Bazen de şımardıkça şımarıyordum ve sonu gelmeyen saçma sapan isteklerde bulunuyordum.
Bir gün paten, bir gün bisiklet istiyordum. Akşam olmadan da vazgeçiyordum 🙂
Hiç unutmam bir ara hem paten, hem akordeon istiyorum diye tutturdum ve eğer onları bana almazsa beni sevmediğine ikna olacağımı tekrarlayıp durdum…
Benim babam sevgisini pek gösterebilen bir adam değildi. Kızgınlığı, öfkesi, sevgisi ancak gözlerinden okunabiliyordu. Kolay kolay çocuklarına sarılmaz, öpmez, ‘’seni seviyorum’’ diyemezdi 🙂
Neyse o tutturuk günlerimden birinde babam beni elimden tuttu ve karşısına alıp, benimle tatlı tatlı konuştu.
O günkü ekonomik durumumuzu özetleyerek, ‘’Bugün senin istediklerini alabilecek durumdayım, ama senin isteklerin her gün artıyor ve büyüyor. Bugün bütün istediklerini alırsam, yarın öbür gün istediklerini almaya gücüm yetmez. Biraz ilgilenip, sonra bir köşeye atıp unutacağın bir şey için paramızı çöpe atmamızı ister misin?’’ demişti.
Sonra da patenle akordeon arasında bir seçim yapmamı istedi. Hangisini daha çok istiyorsam hemen alınacaktı, ama o kadar.
Ben patenleri seçtim ve çok da iyi yaptım 🙂 Çünkü bir iki gün sonra akordeonun pek sevimsiz ve ağır olduğunu keşfettim ve gitar alma hayalleri kurmaya başladım. Ama birkaç gün sonra gitardan da vazgeçtim 🙂
Ama patenlerle yıllarca rüzgarla dans edercesine kaydım. Kayarken de özgürlüğün tadını taa iliklerime kadar hissettim ve uçarken de hayalimde muhteşem hikayeler yazdım 🙂
Yani babamın sayesinde kazık kadar olmama rağmen hala hayalimde uçmaya ve hikayeler yazmaya devam ediyorum 🙂 🙂 🙂
***
Yani kelebek hikayesindeki çocuğun aldığı hayat dersi ile benim babamın bana verdiği hayat dersini birleştirirsek 🙂
Kelebek olmak kolay değildir! Çırpınarak, çabalayarak, savaşarak ve hak ederek sahip olmak gerekiyor hayattaki her şeyi 🙂 Çünkü ancak o şekilde her şeyin kıymeti bilinir ve öyle mutlu olunur 🙂 🙂 🙂
0 Comments