Dali’nin hayatının anlatıldığı bir kitaptan aldığım notları paylaşmak niyetindeyim. Ama ne yazık ki kitabın ve yazın ismini not etmemişim 🙁
Dali’yi bana sevdiren ve onu anlamaya davet eden o yazardan özür dilemek isterim 🙂
Çılgın ressam olarak benimsediğimiz Salvador Felipe Jacinto Dali, 11 Mayıs 1904 yılında doğmuş. Karakterini şekillendiren ve ruhsal durumu üzerinde ömür boyu etkili olan en önemli olay, menenjitten ölen kardeşinin bir reankarnasyonuymuş muamelesi görmesi 🙁
Bu durumu Dali şöyle anlatmış :‘’Doğar doğmaz tapılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken aslında hala onu seviyorlardı, belki de benden çok onu. Babamın sevgisinin bu sınırları, yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu benim için’’.
Dali’nin karakalem resimleri ilk olarak 13 yaşındayken, kendi evlerinde babasının organize ettiği bir sergi ile gün ışığına çıkmış.
Empresyonist (izlenimci) ve Puantist (noktalamacı) ressamlarla çok küçük yaşta tanışmış ve 14 yaşında bu türlere örnek oluşturabilecek çalışmalarda bulunmuş.
İlk halka açık sergisi 15 yaşındayken düzenlenmiş.
1921 yılında Madrid’deki San Fernardo Güzel Sanatlar Akademisine girmiş.
1922’de resimlerinde Kübizmi denemeye başlamış.
Dali anarşist eğilimini ortaya koyan ilk hareketini 1923 yılında gerçekleştirmiş. Okul yönetimine karşı isyan başlatmış. Akademiden uzaklaştırılmış ve tahribata sebep verdiği için 35 gün hapse mahküm olmuş.
1925 yılında okula geri dönmüş. Aynı sene Barcelona’daki Dalmau galeri’de ilk kişisel sergisini açmış ve yetenekli genç bir ressam olarak tanınmaya başlamış.
1926 yılında okuldaki hocaların kendisini teste tabi tutabilecek derecede yeterli olmadığını belirterek, final sınavına gitmeyi reddetmiş, bundan dolayı da akedemiden atılmış.
Sürrealizm ve Dali:
Duygu ve düşüncelerin aklın denetimine hapsolmasına karşı çıkan Sürrealizm, akıl ve mantığı reddetmenin verdiği özgürlükle bilinçaltındaki sembolleri, bastırılmış güdüleri, rüyaları irdeleyen, kişiyi bunlar üzerine düşünmeye sevk eden, sıra dışı ve karmaşık bir akım.
Dali 1929’da Paris’te resmen Sürrealistlere katılmış ve bu grubun benimsediği Otomatizm (kendiliğindenlik) kavramını ‘’paranoyak eleştirel’’ olarak adlandırdığı kendine has bir üslupla yorumlamış 🙂
Dali, bu tarz ile bir figürü birçok şekilde yorumlanmaya uygun hale getiriyormuş. Eliyle fiziksel olarak ‘’rüyaların fotoğrafını’’ çızdiğini söyleyen Dali, bunların kendisi paranoyak bir ruh halindeyken oluşan halüssinasyon ve imgelerin tuvale yansıması olduğunu söylermış.
1929 yılında sürrealist bir şair olan Paul Eluard’ın eşi Gala ile tanışmış ve kısa bir süre sonra Gala onun ilham perisi, menajeri, hayatının en büyük aşkı ve karısı olmuş.
Aynı yıl Paris’te dahi yönetmen Luis Bunuel ile birlikte büyük sansasyona neden olan ‘’Endülüs Köpeği’’ filminin senaryosuna imza atmış.
1930 yılında, senaryosunu yine Luis Bunuel ile yazdığı ‘’Altın Çağ’’ adlı filmi çekmış. Ama film o döneme göre aşırı müstehcen ve sapkın bulunarak, büyük bir skandala neden olmuş. Film yasaklanmış ve bu yasak 50 yıl boyunca tüm dünyada uygulanmış.
1930’larda Dali’nin ruhsal çözümlemelere olan ilgisi en üst noktaya ulaşmış. Freud’un bilinçaltını irdeleyen çalışmaları da esin kaynağı olmuş onun için. 1931 yılında yaptığı ve en ünlü resimlerinden biri olan ‘’Aklın Direnci’’ eseri bu esinlenmenin de en iyi örneğidir.
30 Ocak 1934 yılında Dali ve Gala, sade bir törenle evlenmişler.
Yaptığı her tabloyla dikkat çekmekle birlikte Dali, makaleler de yazmış. ‘’Sanatsal Olmayan Eğilimlerin Eleştirisi’’, ‘’Mantıksızın Zaferi’’…
Dali’nin sanatını özetlersek :
Dali, 10 yaşından başlayarak ölene kadar esas uğraşı olan resmin dışında gravür, taş baskı, bina boyama, heykeltıraşlık, senaristlik, kostüm-mücevher ve sahne tasarımcılığı gibi farklı alanlarda eser vermiş çok yönlü bir sanatçıdır.
Sürrealizmi kendi koyduğu ‘’Paranoyak Eleştirel Medod’’ile yorumlayan ve böylece karmaşık imgelerin yoruma açık dünyasında eşsiz bir üslup yaratan Dali, anarşist tavırlarını, karmaşık düşüncelerini, en karanlık acılarını ve en fantastik rüyalarını hayal gücünün potasında eritmiştir.
Sanat hayatının hiçbir döneminde sınırlara ve kurallara boyun eğmemiş olan Dali, erken dönem izlenimci çalışmalarından, son dönemde yaptığı dini çalışmalarına kadar tarzını sürekli olarak kuvvetlendirmiş, geliştirmiş ve yenilemiştir.
Bazı insanlar ondan nefret etmiş, birçokları onu yanlış anlamıştır, ama bir gerçek var ki o gerçekten bir dahi 🙂 Gerçeğin ötesine çağıran, saatleri eritip zamanı raydan çıkaran, rüyaların resmini yapan bir dahi 🙂 🙂 🙂
0 Comments