İnsanın en büyük korkusu, ölümden de büyük korkusu, yalnız kalma korkusudur 🙁
Ölümden bile yapayalnız öldüğümüz için korkarız, çünkü ölenin elinden kimse tutamaz… Tutmamalı da…
Hiç kimse, ama hiç kimse kimsesizliğin sesini duymak, düşmanca bir yalnızlığın içinde boğulmak istemez 🙁
Ama ne yazık ki insan var olduğu günden beri, özellikle de çağımızın en büyük sorunudur yalnızlık…
Kendi kendisiyle baş başa kalmak, kendi zayıflıklarıyla, kötülükleriyle ve boşluklarıyla yüzleşmek istemeyen her insan, yalnızlıktan kurtulmak için çırpınır 🙂
Huzura ve mutluluğa kavuşmak için sonu gelmeyen arayışlara girer ve bu arayışlar bazen, tamiri olmayan hatalar yapmasına sebep olabilir 🙁
Erhan Bener’in ”Yalnızlar” romanı tam da bu hatalara ışık tutuyor ve yalnızlıktan kurtulmaya çalışan bir insanın, kendisini nasıl daha da büyük ve çıkılması imkansız bir yalnızlığa mahküm edebileceğini anlatıyor…
Bir insanın, bir damla mutluluk uğruna nasıl da tehlikeli oyunlara baş vurabileceğini; bile bile, isteyerek ve acı çekerek nasıl aldatabileceğini göstermek. Bunu gösterirken de, aldatılmak kadar, aldatmak kadar insanı alçaltabildiğini vurgulamak…
Tehlikeli ilişkilerin tehlikeli oyunları bazen cazip gelebiliyor, ama o şekilde yaşanan bir mutluluğun ödenecek faturası çok daha ağır oluyor…
Hele hele o faturanın başında ve sonunda ölüm varsa, en büyük tutkular bile bunu kaldıramaz… Çünkü yaşayan bir insanı aldatmak kolaydır, ama ölen bir insanı aldatmak çok zordur… Hatta imkansızdır bana göre 🙁
Bence ”Yalnızlar”, sevginin, aldatmanın, mutluluğun ve mutsuzluğun bütün hallerini çok güzel anlatan bir senfoni 🙂
Senfoni diyorum, çünkü Erhan Bener’in dili bana hep çok renkli ve muhteşem ahenkli bir senfoniyi çağrıştırıyor.
Bu senfoniyle tanışmanızı tavsiye ediyorum. Çünkü eminim ki, bir yerlerde ve bir şekilde kendinizden bir şeyler bulacaksınız 🙂 🙂 🙂
0 Comments