“İnsanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insanlara göre oluşur?”
Bu sorunun etrafında dönüp dolaşan, değişik bir hikaye ?
Değişik derken…
Değişik bir tarzda, değişik bir kurguyla yazılmış ve okuyanda değişik bir tad bırakırken; değişmeye de tahrik edip, kışkırtıyor ?
Bir diktatörün hikayesi gibi görünmekle birlikte ve bizi bize anlatıyormuş hissini de vermekle birlikte, aslında doğanın insanlara meydan okuma hikayesinin de ta kendisi ?
İktidar hırsı bir insanı nereye kadar götürebilir?
Kendini ve her şeyi yok edebilecek bir piskopata nasıl dönüşür ?
Film kareleri gibi gözlerimizin önüne seriliyor hepimizin bildiği bu gerçekler ?
Biliyoruz, ama yine de şaşırıyoruz bir insanın kendini doğadan ve Tanrı’dan daha üstün görüp, onlara da meydan okumaya kalkıştığında ?
Öysa hiç unutmamamız gereken, hayattaki en büyük gerçek: “Ekolojik dengeyle oynamak her zaman felaket getirir”.
Doğanın intikamı her zaman acıdır ?
“Tanrı affeder, ama doğa asla” diye düşünürüm ben bazen.
Düşmanın karşısına başka bir düşman çıkararak ve ölüm saçarak, sorunların çözülmeye çalışıldığı her yerde, ölüm kazanır ?
Yani kazanan olmaz, ama suçlu da hiç bir zaman sadece tek bir kişi olamaz ?
Çünkü, ” bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur” diyor yazar.
Ona katılmamak elde değil.
Okumadıysanız mutlaka, ama mutlaka okuyun derim.
Roman türünü zenginleştiren, sevdiren, hatta yeniden aşık eden bir eser söz konusu çünkü ???
0 Comments