”İyilik de kötülük de bulaşıcıdır”
Yine gerçeklerden yola çıkarak kurgulanan bir kitap. Ama bu defa toplumumuzda genelde yok sayılan ve tartışılması pek sevilmeyen gerçekler ele alınmış…
Fahişelik, Sadizm, Mazoşizm, modern kölelik. Kölelik derken, o bildiğimiz kölelikten çok farklı ve insanın mantığını zorlayan bir kavram söz konusu.
Tonlarca para ödeyerek, bütün şartları gönüllü bir şekilde kabul ederek; içinde daha çok şiddeti ve ölüm korkusu içeren bir tercih, eğlence ya da tatmin arayışı.
”Acının her türünü deniyoruz. Ölümle dans ediyoruz. Acı ne kadar büyük, ölüm bize ne kadar yakınsa, alınan zevk o kadar büyük olur…”
İnsan bu satırları okurken donup kalıyor.
Ele alınan hikayeler çok akıcı bir dille anlatılmış, ama bu kitabın okunmasını kolaylaştırmıyor 🙁
Hemen hemen her sayfada insanın nefesi daralıyor ve fazlasıyla düşündürüyor. Okumaya devam ettikçe de mantık devre dışı kalıyor.
İyi eğitim almış, iş güç sahibi koca koca adamlar, Domina adını verdikleri bir kadının kölesi olup, her türlü aşağılamalara katlanmalarının temelinde elbette ki bir travma var. Genelde de bir çocukluk ve aile travması söz konusu ne yazık ki 🙁
Gülseren Budayıcıoğlu çok güzel bir şekilde bazen anneleri ve babaların nelere sebep olduğunu anlatıyor…
Dominant anneler, her derdini şiddetle anlatan ve çözen babalar; tacizler, tecavüzler, baskılar ve sonu gelmeyen cezalar. Her sorunu cezalarla çözülebileceğine inanan insancıklar 🙁
Oysa yazarın da dediği gibi, ”Cezalar kötülüğü durdurabilseydi, bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bir insan ancak kendi kendini bağışlayabilirse kötülükten kurtulabilir…”
Gülseren Budayıcıoğlu bir psikiyatrist olarak, her kitabında olduğu gibi, yine acının ilacı sevgi olduğunu vurguluyor. Korkmak yerine sevmeyi öğrenmek gerektiğini, sevgiyle her şeyin çözülebileceğini ve hayatın güzelleşebileceğini defalarca söylüyor.
Sevmek ve Sevilmek…
Dünyadaki en kolay ve güzel şey 🙂
Bu kitabı okumadıysanız, mutlaka okuyun derim.
0 Comments