İstanbul, Ben ve 1 Mayıs…


0

Ben küçücük bir kasabada büyüdüm…

Herkesin birbirini tanıdığı, sabahtan akşama kadar neler yaptığını bildiği, kocaman bir aile gibi 🙂

1990 yılında Türkiye’ye göç ettiğimizde bir hafta kadar İstanbul’da kaldık. Trafiğinden, kargaşasından korkmuş,”burada asla yaşayamam” demiştim.

Ailem Bursa’ya yerleşmeye karar verince de mutlu olmuştum.

Bursa sanki bana sarılmak için kollarını açmış, kocaman bir ağaç gibi gelmişti 🙂  O yüzden onu hemen sevmiştim 🙂

Ama kaderin cilvesi işte…

Bir sene sonra üniversite sınavlarına girip, Marmara Üniversitesini kazandım ve istemeye istemeye, ağlaya ağlaya İstanbul’a geldim 🙁

Onu sevmemeye, ona alışmamaya çok kararlıydım. Dört yıl sonra da mezun olur olmaz, koşa koşa Bursa’ya dönecektim…

Hiç unutmam, üniversiteye kaydımı yaptırırken, bana yardımcı olan amcamın şu sözüne çok sinirlenmiştim: ”Bir kez İstanbul’a geldin mi, kolay kolay kopup, gidemezsin”.

”Ben alışamam” demiştim sadece ve alışmamak için de bir süre tepinmiştim 🙂

İlk kez Taksim’de kaybolmuştum 🙂 Sonra da eski Topkapı Otogarı civarında…

Cep telefonu yok, tanıdığım fazla kimse de yok 🙁

Ayrıca 1989-90 yıllarında Bulgaristan’da yaşadıklarımdan dolayı, polis kelimesine bile alerjim oluşmuşken, buradakilere de güvenemiyordum…

Saatlerce ağlaya ağlaya yürümüştüm 🙁 Yürürken de İstanbul’u sevmemek için kendime defalarca söz vermiştim 🙁

Ama İstanbul bana yapacağını yaptı…

Bir sene sonra Bursa’yı unuttum, dört sene sonra mezun olunca da, Bursa’ya dönme konusunu sonsuza kadar kapattım 🙂

Artık İstanbul’a aşık olmuş, inişlerle, çıkışlarla ve her türlü sürprizlerle dolu ilişkimize bodoslama dalmıştım 🙂

İstanbul ve ben tam 24 yıl birlikteyiz 🙂

her sabah boşanmaya karar veren, ama birbirini çok sevdiği için her akşam boşanmaktan vazgeçen karı-koca gibiyiz 🙂  Sevgiyle nefret arasında gelip, gidiyoruz yani 🙂

Ayrılmamız imkansız, ama günden güne birlikteliğimiz bizi fazlasıyla ipratıyor 🙁

Gerçi ikimizin de suçu yok. Birlikteliğimize çomak sokanlar başkaları 🙁

Mesela bugün…

Önemli bir gün… Güzel bir gün olması gerekiyor. Ama her ikimiz için de olamıyor maalesef…

Çünkü ben 25 yıl önce, tam tamına bugün, yani 1 Mayısta Türkiye topraklarına ayak basmak zorunda kalan, Bulgaristan’da istenmeyen  Türklerden biriydim.

O günden beri benim için 1 Mayıs- ayrılık, göz yaşı ve çocukluğuma, gençliğime veda demektir 🙁

Bugün ise benim için ve çok sevdiğim ülkem için işkence demektir 🙁

İş yerime gidebilmek için Avrupa yakasından, Asya yakasına geçememe işkencesi demektir… Saatlerce yürümek, yürürken de sinirden ağlamak demektir… Korku demektir…

Bayram olması gereken bir günde, eziyet çekmek demektir…

Ama ne 1 Mayısın, ne İstanbul’un, ne de benim bir suçumuz var. Biz birbirimizi seviyor ve sahip çıkıyoruz!

Bizim huzurumuzu bozanlar, mutluluğumuzu çok görenler utansın!

İşkence havasında kutlamak zorunda kaldığımız İşçi Bayramımız kutlu olsun!

Seni seviyorum İstanbul!

Seni sevmeyenlere inat, son nefesime kadar seni sevmeye devam edeceğime de söz veriyorum!


Like it? Share with your friends!

0
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir