Ben bu yaşıma kadar hiç kimseden nefret etmedim.
Nefret etmek istemedim… Edemedim de…
Canımı çok acıttıklarında, ruhumda tamiri çok zor yaralar açtıklarında bile, kimseden nefret etmemek için elimden geleni yaptım.
Yalnızlığıma sığınıp, sessizliğime sarıldım…
Kendi kendime ağladım, yaralarımı sarmaya çalıştım; olayları, kendimi ve herkesi anlamaya çalıştım.
Kendi kendimi iyileştirirken de, hep sarılabilecek güzel bir şey buldum 🙂
Bulunca da gözyaşlarımı silip; kendime, hayata ve herkese gülümsemeye devam ettim 🙂
Beni üzen, yüreğime veya sırtıma bıçak saplayanlar için yapabileceğim bir şey kalmadıysa veya artık onlar için bir şey yapmak istemiyorsam onlardan uzaklaşmayı tercih ederim…
Nefretleri bana bulaşmasın ve daha fazla üzülmeyeyim diye…
”Nefret, kin besleyenin ruhunu yer. Nefret edilen edilen kişinin değil” demiş Alice Herz Sommer.
Nazi kamplarında türlü türlü işkenceler görmüş ve akla, mantığa sığmayacak acılar çekmiş bir kadın.
İşte ben de bu yüzden kimseden nefret edemem…
Ama bir an gelir, canımı defalarca acıtan bir insan benim için biter.
Her anlamda biter… Hiç olmamış gibi hayatımda…
Yani artık onunla ilgili hiçbir şey hissetmem 🙁 Ne yaparsa yapsın hissetmem 🙁
Ben bana yapılan haksızlıkları ve canımı acıtan insanları unutmak için elimden geleni yaparım…
Daha doğrusu unutmak istediklerimi Allah’a teslim ederim. O bana yardım eder.
Ama bilirim ki, Allah bana unuttururken, kendisi unutmaz 🙂
Unutmaz ve gerekenleri yapar…
Benim için de, herkes için de yapar 🙂
0 Comments