“Doğru seçim yaptığını, arzularına karşı çıktığında anlarsın…”
Bu kitapta beğendiğim tek cümle bu ?
Önsözde bu kitabı Türkiye’ deki hayranları sayesinde yazdığını itiraf eden Adam Flawer, bir daha kitap yazar mı acaba diye düşünmeden edemedim…
Diğer iki kitabını çok sevdiğim için hiç tereddüt etmeden aldım bu kitabı. Ama büyük bir hayal kırıklığı yaşadım ?
İte kaka ancak 15-20 günde okuyabildim ?
Benim, yazılan her şeye saygım sınırsız olduğu için, çok nadir bir kitabı yarım bırakırım.
Anlatılmak istenilen şeyi belki anlayabilirim diye, son cümlenin son kelimesine kadar şans tanırım yazarına…
Bu kitapta da böyle yaptım, ama bitince boşuna zaman kaybettiğime karar verdim ?
Hem hayal gücünü zorlayan, hem de küçümseyen bir kurgu söz konusu ?
“Bu kitabı okumak için fazla yaşlısın” diye kendimle dalga geçtiğimi itiraf edebilirim?
Çünkü son satırına kadar şaşırmayı bekledim. Şaşırmak için kendimi zorladım bile ?
Seemore adındaki korkuluğa aşık olmak içim elimden geleni yaptım mesela ?
Kan kokusunu seven, büyülü baltayla pazarlık yapmayı bile denedim, ama Lucy de kendi durumundan memnun olmadığı için, bana pas vermedi ?
Yani kısacası bu kitabı sevmek için elimden geleni yaptım, ama sevemedim ?
Okuyun demiyorum. Siz bilirsiniz…
0 Comments