”Yalnız kalmak istiyordu, kalabalıktan kaçmak istiyordu. Oysa o çevrede yalnız kalınmazdı. Yalnız kalabilmenin tek yolu varlığını ortadan kaldırmaktı”
Cesar Pavese bu kitabında, ölüm mutluluğun anahtarı olabilir mi sorusunu soruyor ve okuyucuyu kendi cevabını da bulmaya davet ediyor.
Benim cevabım daha kitabı okumaya başlamadan belliydi. Belki de o yüzden okurken içim karardı, ruhum daraldı. İncecik bir kitap olmasına rağmen bir türlü bitmek bilmedi. Uzun zamandır bir kitabı okurken bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum 🙁
Hiçbir amacı olmayan, içi bomboş bu gencecik insanların sağ sola savrularak, sadece eylencede, cinsellikte, eşcinsellikte ya da ölümde mutluluğu aramaları bana anlamsız ve çok saçma geldi.
Hikayenin tam ortasında, doğup büyüdüğü şehre- Torino’ya dönen Clelia ve sürekli intihar denemeleri yapan Rozeta var. Clelia için mutluluğun anahtarı sevilmek. Ama onu yanlış yerlerde ve yanlış kişilerde arıyor. Rozeta ise gencecik yaşına rağmen mutluluk arayışını tamamlamış. Yani bir sürü denemeler yaptıktan sonra her şeyin çaresi ve çözümü ölüm olduğuna karar vermiş. Ona göre, ”Yaşamak öyle saçma bir şey ki, insan dünyaya gelişin saçmalığına bile tutunmaya çalışıyor”.
Sözde soylu bir ailede doğmuş, çok iyi eğitimler görmüş, kitaplarla haşır neşir olmuş ve sanatla ilgilenmiş bir kız. Ama hayata tutunabilmenin bir yolunu bulamamış. Kendini çok çabuk ve erken tüketmiş.
Şu diyalog onun iç dünyasını çok güzel özetliyor bence:
Clelia, ”Erkekler çocuk değiller. Tek başlarına da büyüyorlar.”
Rozeta, ”Kirletiyorlar her şeyi. Çocuklar gibi altlarına yapıyorlar her şeyi”
Clelia, ”Neyi kirletiyorlar?”
Rozeta, ”Ellerinin dediği her şeyi. Bizi kirletiyorlar, yatağı kirletiyorlar, yaptıkları işi, kullandıkları sözcükleri. Ama çocuklar ancak kendini kirletiyorlar. Sonuçta aşk kirli bir şey”.
Erkeklerden de, kadınlardan da nasibini alan bu gencecik kız, mutluluğun ölümde olduğuna karar vermiş bir kere 🙁
Kitabın başından itibaren onun intihar denemelerinin sonuç vereceğinden emindim. O yüzden bunu başardığında şaşırmadım. Çünkü yazarın da söylediği gibi, ”İnsan bir başkasını kendinden daha çok sevemez. Kendini kurtarmayı beceremeyeni, kimse kurtaramaz”.
Kitabın sonunda Cesare Pavese’ye çok, ama çok kızdım.
Bu kadar zengin bir iç dünyası varken, bu kadar güzel bir dille yazabilirken ve yazdıklarından dolayı bir ödül aldıktan sonra intihar ederek, hayatına son vermesine kızdım.
O yüzden kitaptaki hiçbir karakteri sevmedim. Özellikle de Rozeta karakterini. Çünkü Cesar Pavese, Rozeta karakterini kullanarak, kendi iç dünyasındaki karanlık noktalarını birikenleri boşaltmaya çalıştığını ve kendi intiharını yazdığını düşünüyorum 🙁
Hepimizin karanlık noktaları ve orada biriken çöpler vardır, ama sırf onlardan dolayı zamansız ölüme sarılmamız gerekmiyor.
0 Comments