“Romanlar bana göre anlatılanlarla gizlenenleri bize birarada okutabildiği zaman güzel…” diyor yazar.
Bence de 🙂
O yüzden bu kitabı okurken hem çok mutlu oldum, hem de çok hüzünlendim.
Hüzünlenmenin de ötesinde içim burkuldu, yüreğim köşeye sıkıştı…
Çünkü Murat’ın hikayesinde kendimden çok fazla şey buldum.
Çünkü benim de hayatım ” yaram kalmış parçalardan” oluşuyor.
Çünkü ben de düne kadar geçmişi hatırlamak yerine, unutmayı seçtim.
Ama o geçmiş beni bir gün kendine doğru çekip, uzun bir yolculuğa çıkardı…
Çünkü benim de ” hayatım sözcüklerle geçti” ve geçiyor. Onların büyüsüne kapılıp, onlara sığınarak hayatı anlayıp, algılamaya ve gerçeklerle yüzleşmeye çalışıyorum.
Çünkü ben de biliyorum ki bir gün ” hepimiz başkalarının dilindeki sözcüklere dönüşeceğiz”.
Sözcüklerle anılmak kadar benim ruhumu mutlu edecek başka bir şey olamaz zaten 🙂
Aşk konusuna gelince…
Aşk da tıpkı hayat gibi bizi hep dağıtır, parçalar ve süründürür. Ama havalara da uçurur ve asla yapamayacağımız şeyler de yaptırır 🙂
Çünkü aşk, ” hep kendine çok garip yollar buluyor” ve bizi de o yollara sürüklüyor”.
Geçmişle gelecek, hayallerle gerçekler arasında gel gitlerin yaşandığı ve sık sık gözyaşları içinde düşlere sarılmak zorunda bıraktığı bir yolculuk 🙂
Dediğim gibi, Murat’ın hikayesinde kendimden çok fazla şey buldum veee onun hikayesini tamamen kendi hikayeme dönüştürmeden yazımı noktalasam iyi olur 🙂 🙂 🙂
Mutlaka, ama mutlaka okuyun!
Okuyunca da Murat’ın şu sorusuna cevap verin lütfen:
“Mucizeler var mı? Düşler, bir an için bile olsa gerçeğe dönüşebilir mi?”
0 Comments