Koşmasaydım Yazamazdım – Haruki Murakami


0
2 shares

”Kaç yaşına gelirsem geleyim, yaşadığım müddetçe kendim dediğim insanla ilgili yeni keşiflerim oluyor. İnsan aynanın karşısında ne kadar uzun süre çırılçıplak dursa da, kendi içini aynaya yansıtamaz”

Haruki Murakami bu kitabını, ”koşma eylemi ekseninde bir hatırat” olarak okumamızı istiyor. Koşmanın onun hayatında en az roman yazmak kadar, hatta bazen daha da önemli olduğunu vurgulamak ve en önemlisi de koşmanın onun bedenini, ruhunu ve yazı yazmasını nasıl geliştirdiğini anlatmak…

”Koşmak bugüne kadar olan yaşantımda, sonradan geliştirdiğim birçok yeteneğim arasında en fazla işime yarayanı ve çok büyük bir önemi var” diyor. Arkasından da şunu ekliyor, ”Disiplin, sabır ve güçlü bir bünye benim eskiden beri sahip olduğum yegane şeyler. Yarış atından ziyade, yüke koşulan atlara yakınımdır”.

Otuz yaşına kadar roman yazma isteği ve hırsı yokken, bir gün masaya oturup yazmaya başlayan bir çılgın 🙂

”Doğuştan yetenek bahşedilen bir yazar” olmadığını bilerek ve kabullenerek, tıpkı her gün koşarken vücuduna yavaş yavaş meydan okuyup, çıtasını yükselttiği gibi; her sabah masa başına oturup, 3-4 saat yazı yazarak; koşarken kullandığı odaklanma ve sürdürebilme yeteneklerini yazı yazarken de kullanmanın sonucunda dünyada en hızlı roman yazarı ünvanını kazanmıştır 🙂

”Ben elime iğne alarak gıdım gıdım kayayı törpüleyip derine bir oyuk kazmadıktan sonra eserin kaynağına ulaşamam. Roman yazabilmek için vücut gücümü ve zamanımı zalimce kullanmam ve zahmet çekmem gerekir”.

Odaklanma ve sürdürebilme gücünün geliştirilmesi konusuyla ilgili de şunları söylüyor: ”Odaklanma ve sürdürebilme gücü ne mutlu ki dehadan farklı olarak antrenman yoluyla sonradan edinilebilir ve nitelikleri yükseltilebilir. Her gün masanın başına geçip zihninizi tek bir noktaya odaklama antrenmanını sürdürecek olursanız, odaklanma gücünüz ve sürdürebilme gücünüz doğal bir parçanız haine geliverir”.

Kısacası Murakami bu kitabında, bir insan eğer isterse kendini ve yaşamını nasıl şekillendirebileceğini, sınırlarını zorlayarak ve kendine bile meydan okuyarak nasıl gelişebileceğini anlatıyor.

Kaybetmeyi göze alarak, elindekilerle yetinmemek, pes etmemek, tekrar tekrar deneyerek ve en önemlisi de amacına ulaşmak için bayılana kadar çalışmak. Bayılmanın ve yere çakılmanın sonrasındaki ayılma ve ayağa kalkma eylemin bile, çıtayı daha çok yükseltmek için ne kadar önemli olduğunu öğrenebilmek 🙂

Her gün kendine meydan okuyarak, kendini daha iyi tanımaya ve anlamaya çalışmak. Bütün mesele de bu zaten 🙂


Like it? Share with your friends!

0
2 shares
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir