Elime geçen kitaplardan bir tanesinde, hayatını yazıya adamış, 1800’lerde yaşamış bir yazarın bir düşüncesi beni hem mutsuz etti, hem de fazlasıyla düşündürdü…
Sık sık aklıma gelen, ama üstünde durmamayı tercih ettiğim bir konu 🙁
” Bana lütfedilen yeteneklerden, yarım yüzyıllık yaşamımdaki bazı olaylardan ne çıkarabildim? Kendi ruhumdan ne ortaya koyabildim? Çala kalem yazarak bir araya topladığım bütün bu yazıları, içtenlikle yazılmış yüzlerce sayfa, ders notlarım, makalelerim, dizelerim, bir sürü anı, kuru bir yaprak yığını mı olacak? Kime ve ne için yazdım? Adım benden sonra bir gün bile yaşayabilecek mi? Bu adın, insanlar için bir anlam olacak mı? Önemsiz ve boş bir hayat…”
28 yaşında profesör olmuş Henri Amiel hayattayken hiç kitabı basılmamış, ama o sürekli, sürekli yazmış 🙁
İşte beni sarsan da bu…
Her yazar yazdıklarının okunmasını ister. Beğenilmekten çok daha önemlidir okunmak 🙂
Yazı icat edildiği günden beri bu böyledir 🙂
Gerçek yazarlar sadece yazı yazmak için yaşarlar ve yazarken yazdıklarının satın alınıp, alınmayacağını, ne kadar para kazanacaklarını düşünmezler. Onlar sadece yazdıklarının okunmasını beklerler…
Eleştirilmekten rahatsız olmazlar. Tam tersine… En acımasız eleştirilerin, çok dikkatli bir okumadan ve etkilenmeden geldiğini düşünürler 🙂 🙂 🙂
Ben mesela, kendi çapında yazmaya çalışan birisi olarak yeni yazdığım bir öyküyü hemen değer verdiğim birisine okutmayı severim…
O okurken de karşısına geçip, mimiklerini seyrederek, neler hissettiğini tahmin etmeye çalışırım.
Hele yazımın sonunda güler, ağlar veya kızarsa mutluluktan havalara uçarım 🙂
Eleştirilmekten, yerden yere vurulmaktan da hiç, ama hiç rahatsız olmam. Tam tersine, yazdıklarımdan etkilendiği için amacıma ulaştığımı düşünürüm…
Çünkü bir okur olarak da ben, yaşayarak okuduğum kitapları severim.
Bir yazarın kitabının içine girmek, bir parçası olmak ve hissetmek güzeldir 🙂
Yaşayarak okumak ve yaşatarak yazmaktır beni mutlu eden…
Ama bir de o yazdıklarını insanlara ulaştırabilme kabusu olmasa 🙁
Kapı kapı dolaşmak, yazdıklarının basılması için diz çöküp yalvarmak, yazmayı seven bir insanın hayata küsme, bazen boşuna yazdığını düşünme noktasına götürebilir…
Tıpkı Henri Amiel gibi…
Evet, bir yazar okurdan ne bekler? Okunmak, sadece okunmak…
0 Comments