”Ben de çoğu kez zevkle kendimi anlayamıyorum”
Hemingway’ı sevmemek mümkün mu acaba? Bence hayır 🙂
Ancak okumazsanız sevmezsiniz. Ama bir romanını veya bir öyküsünü okursanız, tutulup gidersiniz 🙂
Benim lisedeki edebiyat hocam onu eleştirmek ve sevmemek için elinden geleni yapardı. (Ya da bizi kandırırdı).
Yok alkolik, yok kadın düşkünü. Olumsuz şeyler bulmak için tepinirken, ”Ama kelime ve diyalog cambazı” der ve ”Okuyun, onu mutlaka okuyun” diye konuyu bağlardı 🙂
Hemingway’ın öykülerini okumak bana hep zevk vermiştir. Çünkü onun her öyküsünden öğrenilecek bir şey bulurum.
Karakter nasıl yaratılır, öyküyü kurgularken zaman ve mekan ustaca nasıl kullanılır ve elbetteki diyaloglar…
”Bir öyküyü sadece diyalogla da yazabilirsin. Kısa ve öz cümlelerden oluşan o diyaloglarla, çaktırmadan birçok şey anlatabilirsin. Denersen, sen de yapabilirsin” diye kışkırtıyor beni sanki 🙂
Mesela:”Temiz ve aydınlık bir yer” öyküsünden kısacık bir diyalog örneği:
”Geçen hafta intihara teşebbüs etmiş” dedi.
”Neden?”
”Umutsuzluktan”.
”Niçin umutsuzmuş?”
”Hiç işte”.
”Hiç olduğunu nereden biliyorsun?”.
”Çünkü çok parası var”.
Bence çok şey anlatıyor bu kısacık cümleler ve satır aralarında hissettirilmek istenilen ayrıntılar.
Hemingway’ın öykülerini anlatmak zaten hep örnekler verilerek yapılabilir bence 🙂
”Derin değişim” öyküsünden de çok hoşuma giden birkaç cümle paylaşmak istiyorum.
”Adam yeniden kızın ellerine baktı. Ama uzanıp dokunmadı.
”Beni bağışlayabilir misin? Gerçeği bilirken bile” diye sordu kız.
”Hayır”.
”Birlikte olduğumuz sürece paylaştığımız, yaptığımız şeylerin bizim birbirimize karşı daha anlayışlı olmamızı gerektirdiğini düşünmüyor musun?”
Genç adam acı acı, ”Bir canavardır ahlaksızlık, ürkünç çehreli” dedi.
”Kumarbaz, Rahibe ve Radyo” öyküsünde ise absürt tiyatro misali, aynı ortamda bulunan insanların birbirini dinlemeden, ya da yeterince anlamadan konuştukça konuşurlar. Konuşmalardan yakalanan ipuçlarıyla, esas hikayenin çerçevesini çizilmesi de okuyucuya bırakılmış.
Bazı cümleler bana başlı başına bir öykü gibi, ya da öykünün içinde öykü gibi geldi. Mesela, ”Dışarıda gece soğuyordu. Çocuk, kapıyı açık bıraktı. İçeriye serin bir esinti doldu”.
Ben sonsuza kadar Hemingway’ın öykülerinden örnekler vererek yazdıkça yazabilirim.
Ama son bir örnek daha vererek, onun kitabını alıp okumanız için sizi kışkırtmak istiyorum:
”Bu o çok iyi bildiği hiçlikti. Bu hiçbir şeydi ve adamın kendisi de hiç kimseydi.
Tanrı hiçliği yarattı ve hiçlik bize daha fazla hiçliği sağladı. Bizi hiçlikten alıp hiçliğe soktu”.
Ben bu kelime oyunlarına bayılıyorum işte 🙂 🙂 🙂
0 Comments