”Duygularını belli etmeden, sevmeden, okşamadan birer birer gittiler. Gidiyorlar…”
Duygu Asena’yı çok sevdiğimi, neden sevdiğimi, hayattayken yazılarını nasıl takip ettiğimi…vs yazmaya niyetim yok.
”Değişen birşey yok” 1994 yılında basılmış. Hemen alıp okumuşum. Şimdi tekrar okudum…
Kitap, 1981- 1991 yılları arasında yazılmış 34 köşe yazısını içeriyor. Yazılarda ele alınan konular hala güncelliğini koruyor. Çünkü maalesef değişen hiçbir şey yok, olmayacak da. Kırk elli yıl geçse de değişeceğini sanmıyorum (:
Neden değişmeyeceği konusunda ahkam kesmeye niyetim yok. Çünkü başlarsam sonu gelmez. Başlarsam kendimi yine dipsiz bir kuyuda bulurum 🙁
En iyisi kitapta en çok sevdiğim yazıyı paylaşarak, Duygu Asana sevenlerine hatırlatma yapayım ve yazıda altı çizilen bazı kavramlar üzerinde düşünmeye davet edeyim…
”Neden olmasın”- Haziran 1991
Cimrilik hiç de kötü bir şey değildir… Batı ülkelerinde insanlar birbirlerine hiçbir şey ikram etmezlermiş. Hatta birinden sıra istediğiniz zaman, bunun parasını alırlarmış. Neden olmasın? Herkesin o kadar az parası var ki bu para da öyle zor kazanılıyor ki, neden kendi yemeyip başkasına yedirsin?
İlle de hoşgörülü olmak gerekmez… Hoş göre göre, sonunda aptal duruma düşer insan. Onu hoş gör, ötekini hoş gör, e peki kendini kim hoş görecek? Her davranışı, her aptallığı, her kaba sabalığı hoş görürsek bu hareketler hiç bitmez. Onun için kesinlikle hoşgörülü olmamak gerekir…
Özveri çok yanlış birşeydir. Özvere vere sonunda kendi özünüz yiter gider. Herkesi öyle bir alıştırırsınız ki özvermeye, bunu yapmadığınız zaman boşu boşuna kötü kişi olursunuz. Neden, kimin için özveresiniz? Özverili olmak demek, kendinden pek çok şey yitirmek demektir. Hiçbir zaman özverili olmamalı. Çünkü özveri genellikle karşılıklı oluyor ve insan yaşamının sonuna geldiğinde, özvere vere hiçbir şey yaşayamadığını fark ediyor.
Bencil olmak iyi bir niteliktir. İnsanı mutlu eder. Çünkü bencil olursa, herşeyi kendi istediği gibi yaşayabilir insan. Bencil olmazsa, başkalarına uyması gerekir ki bu da genellikle istemediği şeyleri yapması demektir. Bencil olmalı, kendi istekleri, arzularına göre yaşamalı, canının istemediği hiçbir şeyi yapmamalıdır ki bu ölümlü dünyada zevk için yaşasın.
Uyumun doğru bir davranış olduğunu söyleyenler çok yanılmışlar. Uyum ya da uzlaşma insanı kendi benliğinden eder. Sağınıza, solunuza, çevrenize uyum göstermek için çabalarsanız, kişiliksiz biri olup çıkarsınız. Ancak uyumsuzluk yanlışları ve eğrileri düzeltmede işe yarayabilir. Uyum doğu da olsa, yanlış da, kurulu düzenin aynen yürümesini sağlar ki, bu da gelişmeyi engeller.
Gurur pek akıllıca sayılmaz. Gurur insanın pek çok şeyi yaşamasını tatmasını engeller. Saçma sapan gurur kuralları uğruna, insan pek çok şeyi ister ama yapamaz. Gururun altında, bu yüce bir şeymiş gibi sığınmak, güçsüz kişilerin davranışıdır. Gurur adına insan kendisini karşısındakinden küçük görür aslında. Doğal ve komplekssiz kişiler gurur saplantısına batmazlar. Bu o kişiye daha bir içtenlik getirir.
Aşk insana mutluluktan çok acı getirir. Hele tutku haline gelmiş bir aşk daha çok ilkel insanlara özgüdür. Yeryüzünde milyonlarca kişi yaşarken, ondan başka birisini böylesine sevemeyeceğine inanan insan, kendine güvenmiyor demektir. Kendine güvenen insan, aşka yani tek bir kişiye bu kadar gereksiz anlam yüklemez. Çünkü yaşanılan aşkın dozu hiçbir zaman eşit değildir ve dozunu kaçıran tutsak olur.
Savaş her zaman yanlış değildir. Savaşmayan kişi hakkını koruyamaz. Eğer savaşmaktan korkarsak, her önüne gelen yumruğu beynimizin üzerine indiriverir, her istediğini benimsetir. Savaştan korkanlar, ezilmeye mahkumdurlar. Savaşmak, hakkını aramaktır.
Korkaklık genellikle yararlı bir huydur. Ben hiçbir şeyden korkmam demek insanları aptal yerine koymak, kendini kandırmak, kendine güvenmemek anlamına gelir. Yeryüzünde korkulacak tonlarca şey vardır, bunlardan korkup önlem alınmazsa, biri başına geldiğinde insanın ödü patlar ve zarar görür. İnsan pek çok şeyden korkmalıdır ki, korktuğu başına gelmesin.
Bunları bir düşünün isterseniz… Neden olmasın?”
0 Comments