”İçimde çürük (diyebileceğim), ezik (diyebileceğim) bir duygu vardı. Korkunun yerini alan. Yalnızlıktan çok, yalnız bırakmanın acısı”
Ferit Edgü’ nün öykülerini okumak bana çok iyi geliyor. Çünkü yazdıkları ruhuma dokunup, beni mutlu ediyor. Bu dünyada hem çok yalnız olduğumu, hem de yalnız olmadığımı hissettiriyor bana 🙂
Bu kitap da zaten bir yalnızlık senfonisi gibi.
Bireysel yalnızlığı mercek altına alan, fısıldarcasına derdini anlatan bir senfoni hem de 🙂
Çokça sorgulamaya, durup durup düşünmeye, arada bir aynanın karşısına geçip, görünenin ötesine dalmaya ve orada dolaşmaya teşvik eden de bir senfoni.
Beni alıp, bir yerlere götüren cümleler şöyle:
=”Merdivenleri çıktım, açılan kapıdan herhangi bir geceme daha girdim.
=Milyonlara karşı yalnızlığını duyarak geçerdi bu kaldırımlardan.
=Dalgın gözlü bir çocuktu. Gözleri odanın boşluğunda dolaşıyordu.
=Beraber olacağız. Beraber ve yapayalnız”.
Daha bir sürü örnek verebilirim. Her bir cümleden yola çıkarak yazılabilecek yeni öyküler 🙂
İştahımı kabartan, ”Bu kadar tembellik yeter. Artık yazmaya başla Meliha” dedirten cümleler üstelik 🙂
Bu kitapta en çok beğendiğim öyküler: Durum, Aşağı Aşağı ve Av oldu.
Beni en çok etkileyen cümle ise: ”Kimim ben?” diye mırıldandım. ”Ne diye burada, başkasının evindeyim? Bu yanımdaki karım mı? Ne zaman evlendim onunla?”
Bu cümleden bir değil, birkaç öykü yazılabilir. Hata bir roman bile yazılabilir 🙂
0 Comments