Son günle etrafımı şaşkın şaşkın seyretmekten başka birşey yapmıyorum…
Yapamıyorum ?
Çünkü her zamankinden daha çok etrafımdaki herkesi, ama herkesi anlamakta zorluk çekiyorum.
Yalan, entrika diz boyu…
Herkes absürt bir tiyatro oyunun, başrolündeymişçesine kendini kaptırmış gidiyor ?
Birilerini bir şekilde kandırdığını zannederek, kendini bile kandıramayacak kadar trajikomik bir oyun…
Ortalık kurtarıcı ve akıl verenlerle dolup taşıyor ?
Herkes hidayete etmişçesine, birilerini aydınlatmaya çalışıyor ?
Ben mi aklımı yitirdim, etrafındakiler mi çıldırdı ? Karar veremiyorum ?
Havalar da malüm çok sıcak…
Elime bir hortum alıp, herkesin üzerine soğuk su fışkırtıp,” Hey, kendinize gelin!” diye bağırasım geliyor?
Ama elbetteki buna cesaret edemiyorum.
Bunun yerine bir fıkra anlatmayı tercih ediyorum ?
Akıl hastanesine yeni bir hasta gelir. İsteksiz olduğu her halinden bellidir. Debelendikçe debelenmektedir.
Bakıcılar onu zorlukla zaptetmeye çalışırken, vargücüyle, “Bırakın beni, ben Allah’ın elçisiyim! Yeryüzüne onun emriyle gönderildim!” diye bağırır.
Yeni hastanın yanından geçen eski bir hasta, bakıcıları uyarır, “Sakın bırakmayın! Ben elçi, melçi göndermedim!” ???
fıkra çok iyiymiş 🙂