Kötülüğün kaynağını sorgulayan, kimin kime ne kadar kötülük yapabileceğinin peşinde giden; giderken de her adımda sürpizlerle şöke eden bilim kurgu ve gerilim karışımı bir roman…
Klonlama uzmanı Doktor Morre’ nin 17 yaşındaki kızı tecavüze uğrayıp, acımasızca öldürülür. Yapılan soruşturmalara rağmen katil bulunamaz.
Polisin dikkatsizliği yüzünden, Dr. Moore kızının eşyaları arasında, katilin DNA’sını içeren küçük şişeyi bulur ve akıl almaz olaylar zinciri başlar…
Doktor kızının katilini bulmak ve gözlerinin içine bakıp, hesap sorabilmek için onu klonlar 🙁
Hata yapmanın karşı konulmaz çekiciliğine bir an kapılan yaralı bir baba, bu hatasının bir çok hayata mal olacağını düşünemez elbette…
Kötülüğü yapanı öldürmek, kötülüğün kendisini öldürmek anlamına gelmediğini anladığı gün ise iş işten çoktan geçmiştir…
Kitabı okurken insanı belki de en çok etkileyen, derinden sarsan, hiç ama hiç suçu olmayan o masum klon Justin…
Neden, nasıl ve nerede yaratıldığı gerçeği altında ezilmek ve kendi ölümünü isteyerek, başkalarına iyilik yapan masum, ama potansiyel bir katil 🙁
Kitabın sonunda insan olduğu yerde çakılıp kalıyor. Küçücük hataların nelere mal olabileceği gerçeğini algılamak bir süre zorlaşıyor…
Sonra da tesadüfler, hayatın anlamı, boşuna yaşanmış hayatlar, sevgi, ölüm, cinsellik, adalet, Tanrı konuları etrafta kargaşa içinde uçuşmaya ve insanın beynini kurcalamaya başlıyor 🙂
Bir an durup, bazı gerçeklerle yüzleşmek ve düşünmek için bu kitabı okumalı diyorum 🙂 🙂 🙂
0 Comments