Korkunç bir hikaye 🙁
İnsanı, insanlığından utanmasını; yaşanmış, yaşanan ve yaşanılacak bütün savaşlardan ölesiye nefret ettirecek kadar gerçekçi…
Okurken ağlayarak ve üzüntü içinde kıvranarak o 16 yaşındaki masum kızı anlamaya çalışabiliriz, ama bu mümkün değil 🙁
Hiç kimsenin inanmak istemeyecek kadar korkunç, akıl almaz; mantığın ve insanlığın sınırlarını sonuna kadar zorlayan bir gerçek 🙁
Yaşayan neden, nasıl ve niçin öyle olduğunu anlamadıysa, bizim bunu anlamamız imkansız…
Elbette ki bu kitaptan Saraybosna savaşı sırasında olup biten her şeyi öğrenmemiz imkansız. Ama kadınlara yapılanların bir kısmını öğrenmemiz bile yeterli 🙁
Bosna toplama kamplarında kalan kadınlara yapılanlar işkenceler, tecavüzler sanki Nazi kamplarında yapılanlardan bile beter 🙁
Kadınları öldürmek askerlere yeterince ilginç gelmiyor…
Onlara her türlü sınırları zorlayacak şekilde ve derecede tecavüz ediyor, işkence ediyor ve “Rus ruleti” gibi oyunlar oynayarak keyifleniyorlar.
” Benden istedikleri her şeyi yapmak zorundaydım. Sonu gelmeyen tecavüzlerin dışında, onlara çıplak hızmet etmek, ayaklarını öpmek, el ve ayaklarımın üzerinde sürünmek zorundaydım…” diyor Leyla.
Kitabı bitirdikten sonra insan, “Bu savaşta ölmek mi daha iyi, hayatta kalmak mı?” sorusunu sormadan edemiyor 🙁
Sanki o yaşananları unutmak ve o travmaların üstesinden gelmek imkansız gibi…
Ben Leyla’nın özellikle de şu sözünü uzun süre unutamayacağım:
“Insanın kendini böylesine küçük hissetmesinden daha kötü bir şey olamazdı. Sinek pisliğinden bile küçük” 🙁 🙁 🙁
Bu kitabı herkes okumalı..
Okumalı ki, hep beraber insanın ne tür bir yaratık olduğunu anlayıp, insan olma yolunda adım atmayı öğrenmeli…
0 Comments