Sana doğru dürüst hoş geldin diyemedim 🙁
Eskisine, ”Git artık! Bitsin bütün kötülükler, acılar ve gözyaşları!” demekten yorgun düşmüştüm.
Unutmak için birazcık da beynimi uyuşturmaya ihtiyacım vardı. İçtim. Hem de uzun zamandır içmediğim kadar.
Başka zaman yarım, en fazla bir kadehte uyuşup, mayışan ben bu defa ancak üçüncü kadehte çakırkeyif olabildim.
Yalandan da olsa etrafımdaki dünya biraz güzelleşmeye başladığında, fark ettim seni. Beş dakika olmuştu geleli.
Sonra gelen telefonlar, başkalarına dilenen mutluluklar ve güzellikler.
Olmayacağını bildiğim, ama yine de yürekten istediğim kavgasız, gürültüsüz ve şiddetsiz bir dünyaya her zamanki niyetlenmeler 🙁
Sana sıkı sıkı sarılıp, yeniden hayata bağlanmayı çok istemiştim.
Geride kalan bütün ölümleri, olumsuzlukları ve acıları da unutabileceğime inanmıştım.
Ama olmadı. Senin gelişin de hiçbir şeyi değiştirmedi…
Yine ölüm kokusu ve korkusu sardı bu tutkuyla sevdiğim şehri.
Yine parçalanmış bedenler, ağlayan çocuklar ve anneler, perişan olan hayatlar.
Yatağa saklanıp, sadece uyumak istedim. Yeni bir güne, yeni bir yıla başlamamak üzere, sonsuza kadar uyumak.
Hala uyanmamak için çırpınıyorum.
Zaten bugünlerde ölmek daha kolay oldu yaşamaktan.
”Bugün sıra bana gelmiş olabilir” düşüncesiyle güne başlayan bir insan, yaşayan bir insan değildir ki 🙁
Sana hoş geldin diyemedim. Diyemiyorum…
Çünkü hayallerim, umutlarım ve yaşama isteğim kayboldu.
Tutunabileceğim tek şey kaldı. Yazmak.
Gerisi kocamaaaan bir soru işareti :(:(:(
0 Comments