Sessizliğin ilk sesi


0

“Sessizlik en güzel sestir, duyabilen için” demiş Şems.

Beni tanıyan, takip eden ve yazdıklarımı okuyan bilir, sessizliğin sesini dinlemeyi ne kadar çok sevdiğimi 🙂

Bağıra bağıra konuşanları, bağırıp hiç birşey söylemeyenleri, sürekli konuşarak hiçbir şeyi, kendilerini bile duymayanlardan da uzak durmayı tercih ettiğimi de…

Çok konuşanlar belki de sessizlikten veya sessizliğin sesinden korktukları için çok konuşuyor olabilir 🙂

Ama yazarın da söylediği gibi, “sessizlik sesini er geç duyurur”.

Henüz her şey susmadan, yani ölüme beş kala olsa bile…

Adalet Ağaoğlu bu öykü kitabında, sessizliğin birçok sesini duymaya davet ediyor okuru.

Bu daveti kabul eden sessizliğin dünyasında hiç bilmediği, üzerinde düşünmediği gerçeklerle karşı karşıya kalıyor.

Beni en çok etkileyen “Sessizliğin ilk sesi” öyküsündeki 9 yaşındaki çocuğun, büyüyen yavru karpuzun sesini dinleme şekli oldu.

“Her gece toprağa yüzükoyun yatıp, bu karanlık dünyanın ortasında bir kendisi, bir de karpuz yavrusu varmışçasına, arkadı geride kalan her şeye dönük, soluk almadan bir büyümenin sesini dinliyor. Koyu sessizliğin doğurmasını bekliyor sanki…”

Kitapta beni en çok etkileyen cümle ise: “Annem yine bir sestir! Kendisi kadar bir ses!”

İnsanın aklına bir sürü şey getirebilecek, hatta yeni bir öykü bile yazdırabilecek bir cümle…

Okuyun derim 🙂


Like it? Share with your friends!

0
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir