Siyah beyaz daireler ve Türk kahvesi


0
3 shares

Bu sabah rüyamda daireler çizdiğimi hatırlayarak uyandım. Siyah beyaz çiçeklerle, ağaçlarla ve kuşlarla dolu küçük küçük daireler…

Yılın ilk günü bu rüya sayesinde güne gülümseyerek başladım. Bir yandan da bunun bir işaret olduğunu, bu dairelerin bana bir şeyler anlatmaya çalıştığını da düşünmeden edemedim 🙂

Belki de son zamanlarda resim yapmayı ne kadar özlediğimi sıkça düşünüp, neden vakit ayırmadığım konusunda kendime sitem ettiğim için bilinçaltım beni bu rüyayla dürtüklüyordu. John Updike’nin, ” Resmin sunduğu, ruhun nefes alabilmesi için bir imkandır” sözü de belki bu işaretleri desteklemek için karşıma çıkmıştı 🙂

Yılın ilk Türk kahvesini içerken, ”Resim tamam da, neden daire?” sorusu karşıma dikildi. Çünkü ben hayatımda hiç daire şeklinde resim çizmedim.

Sonra mandalalar aklıma geldi ve Yeşim Cimcoz’ün kitabında dikkatimi çeken yazıyı hatırladım. Yazıyı bulup, tekrar okudum ve bazı ilginç bilgileri sizinle de paylaşmak istedim…

”Mandala bir kareyi içine almış, daire şeklinde evreni temsil eden, mistik bir semboldur”.

Ben Carl Jung‘un hastalarına daireler çizdirdiğini bu yazıdan öğrenmiştim. Bu çizimleri mandala olarak adlandırırmış. Jung’a göre mandala insanoğlunun gerçek potansiyelini yaşama ve bütün kimliğinin şemasını oluşturma dürtüsünün temsilcisiymiş.

Yazıda daireler ve Kızılderililerle ve Budistlerle ilgili ilginç bilgiler de var. Mesela Kızılderililerin kullandığı ”Şifa çemberi”. Bir problemle karşılaştıklarında taşlardan oluşturdukları ve belli dilimlere ayırdıkları bir çemberin içine oturup ruhlarla konuşurlarmış. Bu ruhlar hayvan ya da insan olabilirmiş, ama her durum için bir ruh varmış. Duruma uygun bir ruh çağrılır ve ona danışırlarmış.

Budist Rahipler ise Budizm öğretilerinde yer alan bir dersi kumla resimlendirirlermiş. Yere daire çizilirmiş, kumlar değişik renklere boyanırmış ve daha sonra kumlar hazır olduğunda resme dökülürmüş. Bu resmin yapımı bazen günler sürebiliyormuş. Bu süre içinde rahipler ayinler düzenlermiş, maditasyon yaparlarmış ve resim bittiğinde kumları alıp, akan sulara bırakırlarmış. Yani resmi bozarlarmış.

Yeşim Cimcoz’a göre orada sembolize dilen, ” hayatta hiçbir şeyin kalıcı olmadığı, bize ait olmadığı ve sadece onu yaşarken yaşananların önemli olduğudur”.

Daireler, mandalalar ve rüyam ne güzel bir yolculuğa çıkarttı beni 2023 yılın ilk günü 🙂

Satır aralarından çıkardıklarım da en az Türk kahvesi kadar iyi geldiğini söyleyebilirim 🙂 Üstelik uyandığımdan beri kendi kendime gülümsemeye de devam ediyorum. Bundan daha güzel bir başlangıç, daha güzel bir şifa mı olur 🙂

Türk kahvesi tadında, bol gülümsemeli, mutlu bir yıl olsun hepimiz için!


Like it? Share with your friends!

0
3 shares
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir