Günümüzde birçok insan nedense sessizliği ölümle özleştirir.
O yüzden ondan korkar ve kaçar…
Günümüzde birçok insan nedense yalnız kalmaktan da ölesiye korkar.
O yüzden bir sorunu olunca, ne yapacağını bulmak için bir kenara çekilip, sessizlik içinde düşünmek yerine, herhangi bir gürültüye koşar ve kalabalığa karışıp, kendini sersem etmeyi tercih eder…
Sorununun çözümünü bulmak bir yana, kendini de kaybeder.
Ama o kalabalığın içinde kendini bir şeylere ait hissederek ve mutlu olduğunu düşünerek, kendini kandırır.
Bense, tam tersine sessizliği çok severim 🙂
Hatta sessizlik ve yalnızlık benim en sadık dostlarımdır. Son nefesime kadar kaybetmek istemediğim dostlarım 🙂
Bana göre sessizlik olmadan söz olmaz, müzik olmaz! Sanat bile olmaz!
Çünkü ancak sessizliğin içinde insan önce kendini dinlemeyi, anlamayı, görmeyi ve hissetmeyi öğrenir. Sonra o dünyanın içine yeni şeyler ekleyip, üretebilir ve yaratabilir.
Sizi bilmem, ama ben sessizliğin sesini çocukluğumdan beri dinlemek ve duymak için elimden geleni yapıyorum 🙂
Bugüne kadar çok güzel ve çeşit çeşit sesler keşfettim sessizliğin içinde…
Bazıları gerçekten anlatılamaz, bazıları ise ne kadar anlatırsan anlat, hep eksik kalır 🙂
Mesela çocukluğumdaki sessizliğin sesi sabahları kuşların cıvıltısıyla başlardı…
Yataktan kalkmadan ve onları görmeden dinler ve anlattıklarını tahmin etmeye çalışırdım 🙂
Sabahları en çok duymayı sevdiğim ses nedense güvercinlerin sesiydi…
Bana hep ciddi şeyler anlatıyorlarmış gibi gelirdi 🙂 Hatta her güvercine bir felsefecinin adını takardım 🙂
Hala kuşlar arasında en ağır başlı, en bilge olanlardır güvercinler benim için…
Kuşlardan sonra en çok dinlemeyi sevdiğim ses ise, rüzgarın sesidir. Bana o kadar çok şey anlatır ki…
Hele hele yağmurun sesiyle birleşince, sonu gelmeyen hikayeler dinlersin. Duymak ve dinlemek istersen tabii ki…
Hayvanların bağırışlarını fark etmeyen ve dinlemeyi bilmeyen yoktur her halde…
Ama bence toprağın sesini duyan, duyabilen kişilerin sayısı azdır…
Hele hele geceleri, taa derinliklerden çıkan o eşsiz gümbürtüyü duyanlar çok azdır.
O gümbürtü var ya, o gümbürtü; duvarları aşıp, duvarları yıkıp ulaştığı yere, eşi bulunmaz dünyaların kapıların açılmasına sebeptir. Dinlemesini isteyene ve dinlemesini bilene 🙂
İşte ben bu sessizliğin içindeki bu sesleri çok severim ve çocukluğumdan beri yazmaya çalıştığım öykülerimde o seslerin bana anlattıklarını aktarmaya çalışırım 🙂
Yani sessizlik benim için yalnızlık ve ölüm değildir…
Sessizlik, bütün sesleri duymayı, görmeyi, hissetmeyi, düşünmeyi ve bağlantılar kurup, olup biteni anlamayı öğrenmektir…
Sessizlik huzurdur, mutluluktur ve en önemlisi de sanatın ta kendisidir…
Benim için böyledir 🙂 🙂 🙂
Ya sizin için?
0 Comments