‘’Bir öykü giden bir terene benzer. Ona nereden binersen bin, er ya da geç hedefine varırsın’’ diyor Khaled Hosseını ve bizi öyle bir yolculuğa davet ediyor ki hayır demek imkansız 🙂
Siz de bu yolculuğa çıkmaya niyetlenirseniz, emin olun ki her durakta kendinizden bir şeyler bulacaksınız…
Çünkü ‘’Ve Dağlar yankılandı’’ kitabında yazar bize bizi anlatırken, unuttuğumuz veya unutmak istediğimiz şeyleri çok nayif bir şekilde önümüze koyuyor.
Ayrılıklar, kayıplar, ihanetler, hayata tutunmak için çırpınırken yapılan, telafisi olmayan hatalar.
Hiç düşündünüz mü, bizi biz yapan değerlerin bizi ne kadar anlattığını?
İçimizdekileri, özellikle de yüreklerimizdekilerinin ne kadarını yansıtabildiğini…
Yaşadığımız bu dünya, etrafımızdaki insanlar içimizi görmüyor, hatta görmek bile istemiyor 🙁
‘’Dünya, derinin ve kemiklerimizin maskelediği umutlarımızı, hayallerimizi zerre kadar umursamıyor. Gerçek bu kadar basit, bu kadar saçma ve bu kadar gaddar’’ diyor yazar.
Bence de 🙁
O yüzden belki de yaşadığımız gerçekleri geç kavrıyoruz. Çünkü kendimizi hep kandırıyoruz. İstediklerimiz şeylere göre yaşadığımızı düşünmeyi tercih ediyoruz.
Oysa bizi yönlendiren korkularımızdır 🙁
Ama ne kadar korkarsak korkalım, yaşam bazen akla, hayale sığmayacak koşullarda yaşamayı öğretiyor bize.
Bazen de hiç yaşamadan, ölüp gidiyoruz. Ölümle yüzleştiğimizde ise pişmanlığın bir faydası olmuyor. Çünkü pişmanlık hiçbir şeyi geri getirmiyor 🙁
İşte bütün bunları bana düşündürdü bu kitap 🙂
Her ne kadar Afganistan’ın küçücük bir köyünden iki küçük çocukla beni bir yolculuğa çıkarsa da yazar, öykünün her durağında kendimden bir şeyler buldum.
Bulduğum için de bazen mutlu oldum, bazen üzülüp ağladım…
0 Comments