Yazmak, sadece yazmak


1

”Yazmak- yalnıza yazmak. Hatta düşünmemek bile. Ama sormadan nasıl yazılabilir” Ferit Edgü

Ben, yazıya dair bir şeyler anlatan, anlatırken bende yazma isteği uyandıran, hatta her şeyi bırakıp yazmaya iten yazıları, kitapları okumayı çok seviyorum…

Önce bir telaşa kapılırım. Çünkü elimdeki yazıyı, kitabı bitirip başka bir şey okumak için sabırsızlanırım. Sonra dikkatim dağılır ve okuduğum cümleyle bir yolculuğa çıkarım. O yolculuk bazen beni gülümsetir, olumsuz her şeyi unutturup, mutluluktan havalara uçurur. Bazen de hüzünlendirir, hatta ağlatır.

Ben bu dağılmalarımı hem severim, hem de sevmem 🙂 Çünkü o gün planladığım şeyler rafa kalkar ve yapılması gerekenler bir başka güne sarkar. Bu da beni birazcık yorar.

Ama bazen de dağılmamı sağlayan kelime veya cümle uğruna saatlerce masa başında gönüllü kölelik yaparım 🙂

O an dünya benim için durur. Acıkmam, sadece su ve kahveye ihtiyacım olur. Her şeyi ve herkesi unuturum. Yazarım, çizerim, atarım, yırtarım; yeniden başlarım, düzeltirim, kendi kendime konuşurum, kendime kızarım bile 🙂

O gün kimsenin beni aramasını, boş boş konuşmasını istemem. Müzik bile açmam. Benim tabirimle ölü bir sessizlik isterim 🙂

Birilerine göre, özellikle de kocama göre bu normal bir durum değildir. Benim bir ruh hastası olduğumu düşünen olabilir. Umurumda değil 🙂

Çünkü ben o gün bunları yaparken çok, yorulurum, ama hiç kimsenin beni mutlu edemeyeceği kadar mutlu olurum o sözcüklerle ve cümlelerle yaptığım yaptığım yolculuk sırasında. Yazdıklarımı sadece ben okusam da ya da yazdıklarımı beğenmediğini söyleyenler olsa da. Hiç önemli değildir. Yazmak, sadece yazmaktır beni bu dünyada mutlu eden.

Ferit Edgü’nün cümlesi cümlesi bugün bu satırları bana yazdırdı. Oysa ben okuduğum yazıyı bitirdikten sonra başka bir cümlenin peşine takılıp, geçmişe yolculuk yapmayı planlıyordum. Niyet başka, sonuç başka oldu…

Okumak ve yazmak böyle bir şey işte. Ben okudukça kendimdeki eksikleri fark ediyorum ve daha çok okumak için sabırsızlanıyorum. Telaşım bundandır.

Bitmeyen öğrenme açlığımı giderebilmek için okuduklarım üzerine daha çok düşünmek; daha çok ve daha iyi yazabilmek içindir o ölüm sessizliğini istemem.

Çünkü ben o sessizliğin içindeki sesin bilgeliğine ulaşmak istiyorum. O sessizlik benim ilham kaynağım ve ruhumun ilacı. Çünkü ben yazarak kendimi de iyileştirmeye çalışıyorum 🙂

Platon’un bir sözüyle yazımı noktalamak istiyorum: ”Bir insan ne akıllı olur, ne de budala. Çoğunluk rasgele davranır”

Yazmaya niyetin yokken, oturup yazmak da böyle bir şey işte 🙂


Like it? Share with your friends!

1
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir