”Gazetelere konu olmayan insanlardık biz. Baskı kenarındaki beyaz boş alanlarda yaşıyorduk. Öyküler arasındaki boşluklarda yaşardık”
Bu kitabı okurken çok zorlandım. Okunması sanki bir ömür sürdü 🙁
Sabah başladım, akşam vazgeçip bıraktım. Sıkıldım, bunaldım, yoruldum 🙁
İnsan bir kitabı okurken yorulur mu? Ben yoruldum ve ite kaka bitirdiğim bu kitabın yazısını yazarken de zorlanıyorum tabii ki.
Nasıl zorlanmayayayım ki? Şu cümleleri yorumlamak herkesin midesini bulandırır…
=”Biz iki bacaklı rahimleriz. Hepsi bu.
=Biz kaplarız. Önemli olan şey sadece bedenlerimizin içi.
=Tohum olduğunuzu farz edin, ağaç olduğunuzu varsayın.
=Az bulunur bir şeyim. Ulusal bir kaynağım”
Söylenecek çok şey varken, söylememeyi tercih ediyorum. Çünkü yazarın da dediği gibi, ”bu öyküde düşünmeye katlanılamayacak çok şey var”.
Bir kadının, bataklığa batar gibi, bedenin içinde batması, batmaya mecbur edilmesinden daha korkunç bir şey yoktur 🙁
”Yıkanmış, fırçalanmış, beslenmiş bir ödül domuzu gibi” bedenini hiç tanımadığı bir erkeğe sunması. Biz ağaç olduğunu varsayarak, çiftleşme merasimin bitmesini beklemsi. Bu öldürülmekten bile daha kötü bir ceza 🙁
Ama tek gerçeğin savaş ve üreme olduğu bir dünyada ; hayatın, özgürlüklerin ve her şeyin şekil değiştirdiği bir ortamda, ölümlerin en kolayı damızlık bir kız olarak, sadece bir rahim olarak nefes almaya devam etmekten başka şansı yoktur bir kadının.
”Bunun sonum mu, yoksa yeni bir başlangıç mı olduğunu anlamamın hiç bir yolu yok. Kendimi yabancıların eline teslim ettim, çünkü başka çare yok”.
Sevmedim ben bu kitabı. Bu feminist distopyasını anlamadım, anlamak istemiyorum. Kimseye de bu kitabı tavsiye etmiyorum 🙁
0 Comments