Saatleri Ayarlama Ensitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar


1

”Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır”

Bu kitabı ilk kez galiba 1992-93yılında okumuştum, ama türkçem çok zayıf olduğu için konusunu tam anlayamamış ve çabucak sıkılmıştım.

Şimdi çok büyük bir keyifle okudum ve kullanılmış hiciv tekniğine bayıldım. Absürt tiyatro ve kara mizah tarzında yazılan her şeye özel ilgi duyduğum ve kendimce de de o tarzda yazmaya öğrenmek için çaba sarf ettiğim için bu roman bana her anlamda iyi geldi. Ayrıca, ”Edebiyat budur işte” dedirten eserler okumak beni her zaman mutlu eder 🙂

Yani okurken çok, ama çok şey öğreten; her satırında, bazen de her kelimesinde düşündüren, hayaller kurmaya kışkırtan, yazma isteği uyandıran eserler benim için birer hazinedir.

”Saatleri ayarlama enstitüsü” ndeki ana karakter Hayri İrdal beni çok güzel bir yolculuğa çıkardı. Yani birkaç gün onunla birlikte yaşayarak, onu anlamaya çalıştım. Anladım da. Hatta onda birazcık da kendimi buldum 🙂

Kendini, hayatı, etrafında olup biten her şeyi ve herkesi anlamak için çırpınan bu adamın neden yabancılık çektiğini ve bocaladığını çok iyi anladım. Saatlere olan tutkusuna da hayran kaldım.

”Sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğüsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan, hülasa onun hararetiyle ısınan ve onu uzviyetinde benimseyen, yahut masasının üstünde, gün dediğimiz zaman bütününü onunla beraber bütün olup bittisiyle yaşayan saat, ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamaya ve düşünmeye alışır…”

Hayri İrdal’ın, Saatleri ayarlama enstitüsünün kurulmadan önce ve kurulduktan sonra etrafındaki ve toplumdaki gelişmelere neden ayak uyduramadığını da çok iyi anladım. Daha doğrusu uyum sağlamak için elinden geleni yaptığını, ama yine de şaşkınlık içinde kendini sorgulamaktan, eleştirmekten vazgeçmediğini doğru buldum.

”En iyisi düşünmekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi…”

Hayri İrdal’ı eleştiren arkadaşının kurduğu şu cümle de bana çok tanıdık geldi: ”Hayat yürüyor Hayri Bey! Siz kelimelerle zehirlene durun, hayat her yeni gün yeni bir şey keşfediyor”.

Her şeyi sorgulayan, zamanın çoğunu kelimelerle uğraşan herkese tanıdık gelebilir bu cümle. Çünkü çok düşünen, çok sorgulayan ve bazen de tek bir kelime veya bir cümle üstünde saatlerce düşünen insanlar, hayattaki bir çok şeyi ıskalar ve olup biten bazı şeylere yabancılık çeker.

Bu durumu özetleyen en güzel cümle de bu olsa gerek: ”Hiçbir şeyin birbirini tutmadığı ve her şeyin en şaşırtıcı şekilde birbirine bağlı olduğu bu dünyada, bimediğimiz bir yerde kopan bir fırtınanın getirdiği enkazdan yapılmış bir panayırda imişim gibi yaşamaya başladım…”

Okumadıysanız, okuyun derim.

Ben biraz geç keşfettim, ama çok sevdim 🙂


Like it? Share with your friends!

1
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir