”Kafeste doğmuş kuşlar uçmanın hastalık olduğunu düşünürler” Alejandro Jodorowski
Son birkaç gündür kendimi, bir yerlerde okuduğum bir cümleyi tekrarlarken yakalıyorum: ”İsteklilik özgürlüktür, isteksizlik teslimiyettir. Teslimiyet tembelliktir”. Bunun sebebi beliki de çevremdeki bazı insanların beyinlerini uyutup, düşünmek yerine içgüdüsel hareketlerde bulunmayı tercih etmeleridir…
Bildiğimiz gibi beynimiz üç katmandan oluşuyor. Sürüngen beyin, Limbik beyin (Duygusal beyin) ve Neo- korteks (Düşünen beyin).
R- kompleks de denilen Sürüngen beyin, hayatta kalma içgüdüsünün merkezidir. Sürüngen beyin düşünmez, otomatik ve içgüdüsel hareket eder. Hareketleri belirli tekrarlara dayalı, yeni şeyler öğrenmeye kapalı, değişime karşı son derece dirençlidir. Beynimizin en yaşlı ve bazı hayvanlarla ortak bölgemizdir. Yani kısacası bu bölgeyi akıl değil, içgüdüler yönetir.
Elbette ki sürüngen beynimiz, Limbik beyinle ve Neo-korteksle etkileşim halindedir, ama bütün mesele bu etkileşimin nasıl, nereye kadar ve ne kadar olduğunu bilebilmek.
Bilim, genlerin, sosyal çevrenin ve eğitimin bu konuda önemli olduğunu söyler. Ama bazen öyle hikayeler duyuyoruz ve öyle insanlarla karşılaşıyoruz ki bundan şüphe etmeye başlıyoruz…
Mesela, Mümin Sekman’ın ”Her şey beyinde başlar” kitabında yer alan Hintli Kamala’nın hikayesi…
‘1920’li yıllarda, Hindistan’da bir yetimhanede misyonerlik yapan rahip Jaseph Singh, köylülerden Bengal- Midnapore yakınlarında kurtlarla yaşayan ”insan hayaletler” olduğunu duyar. Ne olduğunu merak eden rahip, birkaç adam toplayıp anlatılan yere gider. Saklanır, kurtları izlemeye başlar.
Kurt ininden önce dişi bir kurt çıkar. Sonra birkaç tane kurt yavrusu annelerini takip eder. Ardından, ”kafası keçeleşmiş saçla kaplı, yüzünde iki delici göz bulunan” küçük bir ”insan- hayalet ” çıkar. Singh’i görünce hepsi beraber ormana kaçarlar. İnsan hayalet de onlar gibi dört ayak üzerinde kaçarak gider.
Rahip Singh, gidip daha çok insan toplar. Uzun uğraşlar sonucunda kurdu öldürüp yavrularını yakalarlar. Yavrulardan ikisi her nasılsa, kurtların ininde yaşamaya başlamış kız çocuklarıdır. Rahip kızlardan 8 yaşında olana Kamala, 18 aylık olana Amala adını verir. Onları çalıştığı yetimhaneye götürür. Birlikte yaşamaya başlarlar. Bu arada rahip kurt kızların davranışlarını günlüğüne düzenli olarak kaydeder.
Rahibin notlarına bakılırsa; Kurt çocuklar neredeyse gerçek bir kurt gibi hareket ediyorlar. Dik duramıyor, dört ayak üstünde yürüyorlar. Çiğ et yiyip, suyu kurtlar gibi yalayarak içiyorlar. İnsanlarla iletişim kurmuyor, yaklaşan insanları hırlayarak uzaklaştırıyorlar. Gündüzleri uyuyup, geceleri uyanık duruyorlar. Kamala çiğ etin kokusunu uzaktan alabiliyor, kendisi hayvan öldürmese de etraftaki leşleri eve getiriyor. Gülmeyi ve gülümsemeyi asla beceremiyorlar.
Kamala’nın entelektüel gelişimi kadar, duygusal gelişimi de geri kalmış. Sevgi duygusu oluşturamıyormuş. Rahibinin eşinin gösterdiği şefkat ve bakım, 5 yılın sonunda aralarında biraz duygusal bağ oluşmasını sağlamış. Amala bir süre sonra hastalanıp ölünce, Kamala’nın gözünden birkaç damla yaş gelmesi, tek insani davranış olarak dikkat çekmiş 🙁
Kamala ve rahibin ailesi 9 yıl diğer yetimlerle birlikte yaşamışlar. Bu süre içinde Kamala’nın yaşadığı ilerleme, kritik gelişim dönemlerinde eğitilmeyen çocukları sonradan eğitmenin zorlukları açıkça göstermiş.
Rahibin notlarına göre, Kamala 3 yıl sonra gülümsemiş, 5 yıl sonra kendi bardağından su içebilmiş. 9 yıl boyunca 30-40 kadar kelime öğrenebilmiş. Yetimhanedeki birkaç çocuğun ismini söyleyebilmiş. Birkaç rengi tanıyabilmiş. Cümle kuramamış, grameri hiçbir zaman öğrenememiş.”Evet”, ”yemek”, ”giysi” gibi tek tek kelimelerle kendini ifade edebilmiş.
Bazı kaynaklara göre, Kamala 3 yılda iki ayak üzerinde durmasını, 5 yılda yürümeyi öğrenmiş, ama zor durumda kalınca hemen dört ayak üstünde kaçmaya başlıyormuş. Kamala 17 yaşında ölmüş’.
Mümin Sekman’a göre ”Kamala’nın hikayesi, sosyal çevrenin insan davranışları ve zihinsel gelişimine olan etkisini ürkütücü şekilde gözler önüne sermiştir. Dil, yürüme, gramer gibi temel becerileri kritik dönemde öğrenmeyince, sonradan öğrenmenin zorluğunu”, hatta bence imkansızlığını göstermiştir.
Kamala için yapılan her şeye rağmen o sürüngen beyninin duvarların dışına çıkamamış (:
Peki, ya iyi bir sosyal çevreye ve iyi bir eğitime rağmen sürüngen beynine takılıp, kalmayı tercih edenler? İsteyerek Limbik beynini ve Neo-korteksini uyuşturup, etrafa korku ve şiddet saçanlar? Bilimin onlar için söyleyebileceği veya yapabileceği bir şey var mıdır acaba 🙁
0 Comments