Monte Kristo – Aleksandre Dumas


0

 

Tam 25 yıl sonra bu kitabı okumak çok zevkliydi. Hatta her beş senede bir okumalıyım diye düşündüm…

Yazar bize bin sekiziz yüzlü yıllarında yaşanan olayları anlatmasına rağmen, çok tanıdık geliyor 🙂

Haksızlık, kıskançlık, entrika, intikam kavramları insanın yaratıldığı günden beri hayatının bir parçası olmuştur, olmaya da devam edecektir…

Hele hele söz konusu aşk olunca 🙂

Bu burada kahramanın, yani Monte Kristo’nun mutlu bir gemici olarak, evlenmek üzereyken nasıl zindana atıldığını; hayatının kıyısındayken nasıl kurtulup, intikamını nasıl aldığını anlatmaya niyetim yok 🙂

Ben daha çok benim dikkatimi çeken, bir şeyler hatırlatan ve düşünülmesi, unutulmaması gereken noktaların altını çizmek istiyorum…

*Yalnızlıktan daha hüzün verici bir sessizlik- ölüm sessizliği olduğunu…

*İnsan zayıf bir yaratık olduğunu… Bazen herkesin, her şeyi yapabileceğini… Cinayet bile işleyebileceğini…

Bazı insanlar ellerindeki balta ile başkalarının gururunu, hayallerini, hatta hayatlarını bile parça parça edebildiğini…

Yaşamın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlayabilmek için, ölümü istemiş olmak gerektiğini…

Her kötülüğün iki tedavisi olduğunu: Zaman ve Sabır…

İnsan zekasının yalnız iki kelimede toplanacağını. Bunların da Bekle ve Ümir et olduğunu…

Okumadıysanız mutlaka okuyun 🙂

Okuduysanız da benim gibi tekrar okuyun:)

Çünkü Aleksandre Dumasın muhteşem bir dili var…

İnsanın yüreğini ısıtıyor, beynin daha çok çalışması için sebepler ve hedefler fısıldıyor 🙂

Yazarın sözleriyle noktalamak istiyorum yazımı:

‘’Bu dünyada ne saadet vardır, ne de bedbahtlık. Yalnız en büyük ümitsizliği tadan bir kimse, en büyük saadeti hissetmeye gücü yeter…’’


Like it? Share with your friends!

0
Meliha Doğu

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir