Tanrıyla sohbet etmeye devam ediyoruz 🙂
İkinci kitapta yaşadığımız gezegende, insanlık ailesiyle ilgili bütün gerçekler ele alınıyor…
Hayatın hiç durmayan yaratıcı bir süreç olduğunu ve her an kendi realitemizi yarattığımızı kabul ediyorsak, önce kendimize kendimiz hakkında gerçeği söylemekle başlamamız gerektiğini tavsiye ediyor Tanrı.
Gerçeklerin bizi özgürleştireceğini vaat ederek tavsiye ediyor hem de 🙂
Hayatımızın anlamı onu memnun etmek olmadığını fısıldayan Tanrı, amacımızın kim olduğumuzu bilmek ve yeniden yaratmak olduğunu ve her dakikanın, her günün kutsal olduğunu hatırlatıyor…
Tesadüf diye bir şey olmadığını, bilincimizin deneyim yarattığını da vurguluyor 🙂
Kadere inanmanın doğru olmadığını, evrensel sistemin bizi engellemek için değil, geliştirmek için var olduğunu öne sürerek, daima özgür iradeye ve seçim özgürlüğüne sahip olduğumuzu da söylüyor 🙂
Sohbet sırasında ele alınan konulardan benim en çok hoşuma gidenler: Tarih, Politika, Bilim ve Dinler…
* ”Tarih, gerçekten olanı anlatmaktır. Politika ise olanı belirli bir bakış açısıyla sunmak ve yutturmaya çalışmaktır. Tarih açıklar, Politika haklı çıkar. Tarih perdeyi açar, Politika perdeyi örter…
* ”Bilim insanları çok fazla konuşmaz. Eğer deneyleri başarılıysa, size yaptıklarını gösterirler. Sonuçlar kendini gösterir. Bir şeyi deneyip başaramadıklarında sessiz kalırlar…
* ”Politikacılar başarısızlığa uğrasa da konuşurlar. Hatta ne kadar başarısız olurlarsa, o kadar fazla konuşurlar 🙂
* ”Dinler de başarısız oldukları ölçüde çok konuşurlar…
* ”Oysa gerçek ve Tanrı aynı yerdedir : Sessizlikte. Tanrıyı ve gerçeği bulduğunuzda konuşmaya ihtiyaç duymazsınız. Çünkü gerçek kendini gösterir…” 🙂 🙂 🙂
Ne diyeyim… Okuyun ve gerisini kitaptan öğrenin…
Ayrıca bu kitapta, Hitler’in neden cehenneme gitmediği konusu da tartışılıyor 🙁
Eminim okuyunca, siz de Tanrı’ya hak vereceksiniz 🙂
0 Comments