Bence yazar bu kitabında, okuyucuyla birlikte şu sorunun cevabını bulmak istemiş: ‘’Yüzyıllara dayanan sevgiler, yine yüzyıllara uzanan nefretleri ve o nefretler doğrultusunda şiddeti içermeli miydi?’’
Anadolu’daki kardeş kavgasını, aşk penceresinden bakarak anlatmış bize…
Hem de bütün çıplaklığı ile anlatmış. Anlatırken de objektif olmaya çalışmış.
Olayları hem Şah’ın, hem de Sultan’ın cephesinden anlatması, bence o dönemdeki Alevi-Sünni çatışmasını anlayabilmek açısından doğru bir yaklaşım.
Çünkü o kardeş kavgasını anlamaya çalışmak, anlamak; haklıyla haksızı ayırt edebilmek gerçekten çok zor 🙁
İktidar hırsıyla kendilerini ve askerlerini ateşe atan; gaddarlık, acımasızlık ve öfkenin denizinde yüzerek kazanırken kaybeden, kaybederken kazanan iki hükümdar var karşımızda…
Hem de öyle böyle bir savaş değil…
Kanın su gibi aktığı, korkunun ve güvensizliğin nefes aldırmadığı bir savaş 🙁
Ve savaşın tam ortasında aşk… Hem de masal kadar gerçek 🙂 Gerçek, ama imkansız 🙁
Şah’ın gururu yüzünden, Sultan’ın onuru yüzünden sevgiye ve sevgiliye teslim olamadıkları bir çıkmaz…
Sevginin çıkmazına saplanıp, kalmaları iktidar hırsları yüzünden mi, o sevgiye nasıl sahip olabileceklerini bilemedikleri yüzünden mi…
Yazar bu karar okuyucuya bırakmış 🙂
Ama bırakırken de: ‘’Sevginin kölesi olmaya hazır olmayan bir kişi, sevginin hakikatine erişemez…’’ demeyi de ihmal etmemiş 🙂
Bir nefeste okunan bir kitap…
Ben sevdim 🙂 Tavsiye ederim 🙂
0 Comments